Yok yok, bunlar dinci değil ulusalcı, demek ki Ergenekon yaptı!

Hrant Dink cinayetinde dün savcının mahkemeye sunduğu mütalaa, ortada kanıt olmadan cinayeti Ergenekon'a bağlıyor. Savcı, sanıkların "dinci" değil "ulusalcı" olduklarına hükmetmiş çünkü!

Dün Hrant Dink suikasti davasının 20. duruşması görüldü. Duruşmanın önemli gelişmesi, savcı Hikmet Usta'nın 86 sayfalık mütalaasını sunması oldu.

- Mütalaanın en önemli gelişmesi, Savcı'nın Dink suikastini Ergenekon'a bağlaması oldu. Mütalaada şu ifadeye yer verildi: "Dink cinayeti gizlilik kuralları ve örgütsel hiyerarşiye azami özen gösteren Erhan Tuncel ve Yasin Hayal yönetiminde Ergenekon Terör Örgütü'nün Trabzon'da faaliyet gösteren bir hücre yapılanması tarafından işlenmiş olduğu değerlendirilmektedir." Yani Erhan Tuncel ve Yasin Hayal, Ergenekon'un "Trabzon hücresinin" yöneticisi olarak nitelendirildiler. Ogün Samast'ın dosyası ayrıldığı için, mütalaada yer almadı.

- Savcının bu ifadeyi kullanması, teorik olarak AKP ve Gülen cemaati açısından çok tehlikeli. Çünkü şimdiye kadar Dink'i öldüren şebekenin hem Emniyet içerisindeki, Fethullahçılar'ın başını çektiği yapılanmadan, hem de Jandarma'da Ali Öz'ün komutasındaki istihbarat ekibinden destek gördüğü biliniyor. Eğer cinayet Ergenekon'a bağlanırsa, teorik olarak Gülen cemaatinin ve devletin birçok üst düzey isminin, Ergenekon üyesi olarak yargılanması gerekir.

- Fakat bu sadece teorik olarak böyle… Zira pratikte davanın Ergenekon'a bağlanması, tam tersi amaca hizmet ediyor: cinayeti kışkırtan ve örtbas eden kişilerin gizlenmesi ve olayın, Türkiye'nin geçmişindeki birçok karanlık olay gibi Ergenekon'a yıkılması hedefleniyor.

- Pratikte böyle olduğu nasıl söylenebiliyor? Çünkü Savcı Hikmet Usta, davanın sonuçlanması için gerekli kanıtların toplanması ve tanıkların dinlenmesini beklemeksizin mütalaasını açıkladı. TİB telefon kayıtları gibi öneminin büyük olduğu bilinen birçok kanıt bulunmaksızın Savcı, mütalaasını açıkladı ve olayı Ergenekon'a bağladı. Üstelik de mütalaasında, sanıkların Ergenekon'la bağlantısını kuramamasına rağmen!

- Savcı, mütalaada şu ifadeyi kullandı: "Mahkeme kararlarına istinaden teknik takip ve dinlemeye alınan Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Mustafa Öztürk'e ait telefon kayıtları tutanaklarla imha edilmesi nedeniyle Trabzon hücre yapılandırılmasını oluşturan sanıklarla örgütün bağlı olduğu üst yapı arasında hiyerarşik bağlantı kesin olarak ortaya konamamıştır."

- Savcı, Trabzon Emniyeti'nin bu kayıtları silmesini ise, "söz konusu telefon ve ses kayıtlarının suçlamalarla ilgisi olmadığı için silindiğini" belirterek, Trabzon Emniyeti'ni aklamayı ihmal etmiyor. Bu kayıtların silinmesinin nedeninin, tam da cinayetin Ergenekon değil, Emniyet bağlantısını açığa çıkarmakta olabileceği ihtimaline ise mütalaada yer verilmiyor. Oysa "Ergenekon terör örgütü yöneticisi" olmakla suçlanan Erhan Tuncel, polis muhbiri! Üstelik de cinayet işlenmeden önce planı Emniyet Müdürlüğü'ne defalarca bildirmiş bir isim.

- Peki sanıkların Ergenekon'la bağlantısına dair somut kanıt yoksa, bu bağlantı nasıl kuruluyor? Savcı, sanıkların ideolojisini kendince tespit ediyor, ardından da bu ideolojinin Ergenekon'la aynı olduğu yorumunda bulunuluyor. Mütalaada "Sanıkların 'Ergenekon' soruşturmalarında yakalanan ve haklarında dava açılan pek çok sanıkla eylem ve amaç birliği içinde bulunduklarının anlaşıldı" deniliyor.

- Davayla ilgili kanıtları toplamadan mütalaayı sunduğu için Dink ailesi avukatlarının isyan ederek mahkeme salonunu terk etmelerine sebep olan Savcı Usta, davayla ilgili kanıtlara ihtiyaç duymuyor, çünkü elinde başka "kanıtlar" var: Usta, ilgisi olmamasına rağmen mütalaasına Ergenekon, Zirve katliamı, Balyoz ve Kafes soruşturmalarından bölümler ekliyor.

- "İyi de bunların ne alakası var?" sorusuna da pek güzel bir yanıt üretilmiş: "Ergenekon soruşturmalarının gösterdiği etkinlik içerisinde yürütülmemesinden ve henüz kamuoyunun tam olarak Türkiye'deki derin yapılara karşı tam bir mücadele örneği vermeye başlamamasından kaynaklanan sorunlar nedeniyle Trabzon'da kurulup faaliyet gösteren bu hücre yapılanmasının üst yapı ile olan irtibatları tam olarak ortaya çıkarılamamıştır." Yani sanıklar Ergenekon üye ve yöneticileri, ama ortada buna dair somut kanıt yok, çünkü Ergenekon soruşturması henüz tamamlanmadı. AKP Türkiyesi'nde hukuk, böyle bir garabet olarak işliyor.

- Ama sanıkların ideolojik olarak hiç de Ergenekon'la irtibatlandırılan kesimlere değil, AKP'yi destekleyen kesimlere daha yakın oldukları biliniyor. Örneğin, sanıkların bağlantıda olduklarına dair somut kanıt olmayan Ergenekon "örgütü" mütalaaya eklenmiş, ama bağlantıda olmak bir yana, Muhsin Yazıcıoğlu'nun arkasında fotoğraf verecek kadar iç içe oldukları Alperen Ocakları örgütüyle ilgili hiçbir şey yapılmıyor, soruşturulmuyor!

- Çünkü savcı, sanıkların "gerçek ideolojilerini" tespit etmiş. Mütalaada aynen şu ifade geçiyor: "Sanıkların dış dünyaya karşı dini söylemleri ön plana çıkaran bir tutum sergiledikleri halde, böyle bir kişiliğe sahip olmadıkları, katı bir ulusalcı anlayışa sahip oldukları, sanıkların dine dayalı bir ideolojileri olmasa da Çeçenistan ve Irak'ta meydana gelen olayları örnek olarak gösterdikleri, buradan gelen kişilerle görüştükleri anlaşılmaktadır." Kendi içinde kendini yalanlayan örnekleri verip, bunları da "dine dayalı bir ideolojileri olmasa da" ibaresiyle veren bu ifade, tam bir Dink cinayetinde AKP-Cemaat cenahını aklama cümlesi. Hukuken ise hiçbir değeri yok.

- Mütalaada yazılan bir başka kısım şöyle: "Aksi taktirde birisi üniversite öğrencisi olan, bir diğeri okul önlerinde simit satan ve kendilerine örgüt yöneticisi sıfatını verdiğimiz iki sanığın, ülkemizin en vahim siyasi cinayetlerinden birini, bombalama eylemini ve diğer eylemleri planlayarak, uygun koşulları oluşturarak tek başlarına gerçekleştirmelerini kabul etmek mantıken doğru değildir." Tamam da, zaten tek başlarına planlamadılar ki! Emniyet tarafından kullanılan kişilerdi bunlar. İşin en başından beri Emniyet cinayet planından haberdardı. Dahası, Ogün Samast Hrant Dink'i vurduğu sırada bile orada "suça sürüklenen çocuğa" yardımcı olduğundan şüphelenilen birileri vardı. Şüpheleri doğrularcasına, bu kişilerin kimlikleri bir türlü belirlenemiyor, çünkü devlet mütemadiyen delil karartıyor, hatta yok ediyor.

- Sonuçta Türkiye, kısa süre içerisinde 2. Cumhuriyet'in hukukunu özetleyen iki hukuk garabetiyle tanıştı. Odatv iddianamesi, gazetecilik faaliyetlerinden başka "suç" olmadığı halde, gazetecileri Ergenekon üyeliği ile suçladı. Dink cinayeti mütalaası, ortada tam aksi yönde sürüyle kanıt ve işaret olmasına rağmen, Dink cinayetini Ergenekon'a yıkmak için kanıt göstermeden ideolojik saptamalar sıraladı.

- Böylece Dink cinayetinin aydınlatılması için en fazla emek verenlerden olan gazeteci Nedim Şener, aydınlatmaya çalıştığı cinayeti işleyenlerle aynı örgütün üyesi/destekçisi olarak itham edilmiş oldu.

(soL - Haber Merkezi)