“Kalıcı barış kendi dinamiklerimizle mümkün”

Hükümet'in “Kürt açılımı” hakkında sorularımızı bu kez Kızılırmak grubunun solisti, müzisyen İlkay Akkaya'ya yönelttik.

Son günlerin en çok tartışılan konusu haline gelen AKP Hükümeti'nin “Kürt açılımı”nı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok uzun sürece yayılmış bir savaştan sonra adı ne olursa olsun barışı sağlayabilecek adımların atılabilmesi, tartışılabilmesi çok önemli bence. Yani bunun düşünülüyor olması bile önemli ama benim düşünceme göre sorunun muhatapları olan Türkler ve Kürtler bir araya gelip kendi öz dinamikleri ile bir içerik oluşturmalı ve çözüm bunun etrafında tartışılmalı diye düşünüyorum. O nedenle, açılım konusu içeriği belli olmasa bile bence konuşulması önemli. Buradaki dinamikler tarafından beri belirlenseydi, bir aydan beri yapılan tartışmalar, içeriği belli olan bir konu etrafında yapılsaydı, gerçekten kendi öz dinamiğimizle çözülüyor olsaydı, kalıcı bir barıştan söz edilebilirdi.

Ama, günlerden beri yapılan açıklamalarda olduğu gibi, “onların ölüleri, bizim ölülerimiz” üzerinden, ama tümü genç ölmüş insanlar üzerinden bir politika yapılacaksa bu, düşmanlığı körükleyecek diye düşünüyorum.

Şu an atılan adım kalıcı bir barış değil de, şu ana kadar okullarda bize öğretilen iki savaş arasındaki süre diye tanımlanan barışı sağlayabilir ancak gibi geliyor bana. Gerçek bir çözüm için, sorunun gerçek taraflarının oturup konuşması bir çözüm üretmesi gerekir diye düşünüyorum. Hala tek millet diye tarif edilecekse, bunun adı tek barış olmayacak gibi duruyor.

Açılımın gündeme gelmesinin hemen ardından, daha içeriği bile belli olmadan bazı sanatçıların hükümete destek olduklarını açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar içerisinde en çok tartışılan ve yankı uyandıran Sezen Aksu'nun açıklaması oldu. Çünkü Türkiye'de yaşayan bütün halkların çok sevdiği bir insan Sezen Aksu. Ve barıştan yana çabalar içerisinde oldu her zaman. Bence onun desteklemesi de, açılım lafı ortaya çıktığından beri bazı çevrelerin “mümkün değil, gerekirse biz dağa çıkarız” açıklamalarının karşısında belki düşmanlık oluşmaması için, ya da bu konu tartışılırken hiç tartışılmadan bir kenara konulmaması için. İyi duygularla yapıldığına inanıyorum ben. Sanıyorum o da içini aynen bizim doldurduğumuz gibi, gerçekten çözülebilecek noktada adımlar atılması şeklinde doldurulmasını isteyen bir insan. Ben öyle algılıyorum onu.

Peki AKP'nin bu konuda samimi olduğunu düşünüyor musunuz?

Ben AKP olarak da yaklaşmıyorum. Şu anda iktidardaki hükümet hangi parti olursa olsun bu yapılacaktı. Konjonktür bunu gerektiriyor. Bu CHP de olabilirdi ki. Ki CHP'nin tutumlarını çok ırkçı buluyorum ben çoğu zaman. Yani anadilde eğitim bu ülkeyi böler demek bir sosyal demokrat partinin söyleyebileceği bir şey olamaz zaten. Hükümetler beni ilgilendirmiyor, zaten benim sorunum hükümetlerle de değil sistemin kendisiyle. O nedenle, şu anda bu adımı kimin attığı önemli değil.

Konjoktür derken?
Yani, ABD'nin bölgeden çekilmesi, bölgedeki ülkelerin Afganistan'ın, Filistin'in durumu, bunların hepsi iç içe geçmiş Ortadoğu'nun sorunları şu anda. Bir de Ortadoğu diyorlar, bize bunu dedirtiyorlar. Aslında bizim yakın doğumuz onlar, orta doğumuz değil.

“Kürt sorunu”nun çözümüne dair sizin düşünceleriniz neler? Hangi ilkeler etrafında çözülmeli bu mesele?
Bence anadilde eğitim gerçekten hayata geçirilmeli. Hatta şöyle de olmalı: Kürtler bugüne kadar Türkçe öğrendilerse, Türk çocukları da Kürtçeyi seçebilmeli. Birbirimizin dilinden anlayabilmeliyiz. Bir çok ülkede gördüm bunu, böyle olabiliyor. Ben bunu çok daha insani buluyorum. Temel insani ilkeler çerçevesinde aslında çok kolay bulabileceğimiz ilkeler bunlar.

Temel olan sorunun taraflarının, Kürtlerin görüşlerinin alınması. Eskiden olduğu gibi “Bu memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz yakalaşımı” değil yani. Bu devletin Kürtlere de sola da yaklaşımı belli. Sorunun muhatabıyla konuşulmadığı sürece, Kürtlerle birlikte hareket edilmediği sürece ben kalıcı bir barışı mümkün görmüyorum.

Teşekkür ederiz...
--------
Yarın: İsmail Hakkı Demircioğlu