"Açılımda tuzağa düşmeyelim"

Hükümet'in “Kürt açılımı” ile ilgili sorularımızı bu kez sanat yönetmeni Mustafa Ziya Ülkenciler'e yönelttik.

Hükümetin “Kürt açılımı” dediği şeyin içeriği hala net değil ancak bazı aydınlar tarafından 162 imzalı bir bildiri yayınlanarak, daha ilk andan hükümetin açılımına destek verildiği açıklandı. AKP hükümetinin şu ana kadarki icraatları, niteliği göz önünde bulundurularak nasıl bir Kürt açılımı öngörülebilir? Bunun halklar için iyi şeyler getireceğini söylemek mümkün müdür? Daha içeriği açıklanmayan bir açılıma aydınlar nasıl destek verebilir? Ve "Kürt sorunu"nun çözümü konusunda sizin düşünceleriniz nelerdir?

Bazı sanatçıların açılım konusunda destekleri var, bazıları da farklı düşünüyorlar. Destekleyen sanatçıların bu tavırları yeni değil. Çünkü Türkiye'de pek çok entelektüel uzun zamandan beri Türkiye ile ilgili ve buna benzer konularda genel olarak şöyle bir tavır izliyorlar: Olup bitenleri, siyasal süreçleri emperyalizmden bağımsız düşünerek açıklamalarda bulunuyorlar. Halbuki bu olay tamamen emperyalizmin, daha doğrusu Amerika'nın Ortadoğu'da izlediği politikanın Türkiye'deki devamı diye düşünüyorum. O yüzden  sadece “fena mı, Kürtler ve Türk halkı beraber barış içinde yaşayacak bu proje ile, buna karşı mı çıkıyorsunuz?” diye düşünmek bence bu tuzağa düşmek anlamına geliyor. Çünkü AKP'nin politikasının Amerika'nın uygulamak istediği Ortadoğu projesinden farklı olmadığı kanaatindeyim.

Kürt meselesinin çözümüne gelince, Türkiye'deki Kürt emekçileri ile Türk emekçilerinin sorunu olarak bakıyorum ben bu meseleye ve onların birlikte mücadeleleri ile çözülebileceği düşüncesindeyim. Bunun  AKP'nin, Amerika'nın dayatması ile getirilen formüllerle çözülebileceği kanaatinde değilim, hatta daha farklı sorunların da çıkabileceği düşüncesindeyim ben. Onun için Türkiye'deki aydınların emperyalizmin bu oyununa gelmemesi gerektiği kanaatindeyim. Elbette halkların barış içerisinde yaşaması gerekir ama çözüm acaba böyle mi olmalı? Yoksa daha akıllıca, Türk ve Kürt emekçilerinin dayanışmasıyla, birlikte kuracakları yeni bir düzenle mi çözülecektir? Bunu düşünmek lazım. 

Ben şimdiki aydınların, eski aydınlarımızın daha doğrusu, unutmuş oldukları bazı kitapları tekrar okumalarını tavsiye ediyorum. Mesela “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı”nı tekrardan okusalar büyük bir fayda sağlayacakları kanaatindeyim. 

Zaten bu proje yeni de değil. Uzun süredir konuşulan bir mesele, uygulamaya yavaş yavaş geçiliyor diye düşünüyorum. AKP tahmin ediyorum kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli hesaplar içerisinde. Şimdi açılımın birinci paketini ortaya atıp tutup tutmayacağına, kamuoyunun tepkisinin ne olacağına bakıyorlar. Eğer bu tutarsa, o zaman kısa vadeli paketin içerisinden tutmayan unsurlar alınıp orta vadeli paketin içerisine konacak, daha sonra orada tutanlar ya da tutmayanlar alınıp daha uzun vadeli paketin içerisine atılarak, uzun vadeli süreç içerisinde bu hayata geçirilecek. Zaten meselenin bir de ekonomik yönü var, Kuzey Irak'taki petrollerin işletilmesi, orada kurulacak ticari ilişkiler bu bağlam içerisinde ele alınıyor. Bu, zaman içerisinde ya daha cüretkar bir hale gelecek ya da tepkiler artmaya başlayınca geri çekilecekler, daha uygun bir zaman beklenip tekrar açılacak.

Türk halkıyla Kürt halkından aynı mahallede oturup aynı fabrikada çalışanların birbiriyle sorunları var mı? Kürt burjuvazisiyle, sanayicileriyle, Türk sanayicilerinin birbirlerinin çok büyük bir çıkar çatışması var mı? Tayyip Erdoğan bütün meseleyi zaten sınıf mücadelesinin dışına çıkartarak din temelinde toplamaya çalışıyor. Çünkü tek tutturabildiği politika bu. Din temelinde toplamaya başladığı zaman burjuvazi de içine giriyor, emekçiler de içerisine giriyor. Meselenin bence temeli bu.

----------
Yarın Semir Aslanyürek