Taraf: Türkiye Solunun “Alter Ego”su YURDAKUL ER

Belki Türkiye solu değil, "eski Türkiye solu" veya aynı anlama gelmek üzere "Türkiye'nin eski solu" demek, daha doğrudur. Biz, şimdilik eski solumuz noktasında kalalım ve soralım: Eski ayları kırpıp kırpıp yıldız yaptıklarını biliyoruz peki ya eski solumuzu ne yapıyorlar? Onu da kırpıp kırpıp azgın demokratlar haline mi getiriyorlar?

Öyledir.

Aslında her cinsten -sol ve sağ- demokratın gıkını bile çıkaramayacağı kadar açık bir gerçek bu. Bir gazete. Şimdilerde tirajı gerçi Radikal'le çekişiyor, ama batmak üzere olduğu herkesin malumu: "Taraf".

Türk medyakrosisinde, malum merkezlerden sızdırılan bilgiler ve talepler doğrultusunda, bir süre resmen gündemi belirleyen bu "merkez yayın organı"na, acaba Türk ve Kürt solunun kızma hakkı var mı?

Yok.

Neden?

Çünkü, alışılmış Türkiye solunun, artık ne kadar solsa, ezici çoğunluğu, Taraf'tan yanadır. Taraf'ın taraflısıdır. En doğrusu, Taraf, eski Türkiye solunun meşru çocuğudur. Peki bu gerici sürü, büyük çoğunluk, Türkiye solunun alışılmış koordinatları dışında olabilir miydi?

Hayır, olamazdı. Trajedimiz de orada zaten. "Taraf", örnek özelliklere sahip bir meşru çocuktur. Bu "gazete", bütün varlığıyla, eski solumuzun, yani kendisini bugün de solcu sanan, çünkü 40 yıllık bir çizginin ucunda hâlâ demokrasi diye bağırmayı ve demokrasi istemeyi solculuk için yeterli sayan bir siyasal iradenin ürünüdür. Olağan türevidir ve demokrasi denilen tanımsız ideolojik bağnazlığın ulaşabileceği son noktadır: İsteyen, bunu, "neoberalizm" diye de okuyabilir. Neoliberal sol ve emperyalist demokrasi, işte böyle bir şeydir. Taraf, böyle bir örnektir.

Ama bu gazete ve temsil ettiği anlayış, kesinlikle Türkiye soluna yabancı bir unsur, o bünyeye aykırı bir "ur" değildir. O bünyenin doğurduğu bir şeydir.

Böyle bakınca, tabii, artık sadece "Taraf" ve yakın akrabalarının değil, hâlâ solun sınırları içinde görünenlerin bile bir oyunun piyonları olduğunu söylemiş oluyoruz: Sosyalist bir siyasal iktidar üzerinden ve merkezi planlama araçlarıyla piyasa denilen canavarın boğazına sarılacağını, toplumsal ilişkileri kamu mülkiyeti zemininde ortaklaşmacı ve eşitlikçi -dolayısıyla da insanı özgürleştiren- bir doğrultuda dönüştüreceğini ilan edemeyen, reel sosyalizmi tarihsel bir haklılığın ürünü olarak sahiplenemeyenler, birer neoliberal şiddet deposu olarak hizmet vermişlerdir. Veriyorlar.

Biraz kapalı oldu.

Daha açığı belki şöyledir: İstisnalarımız, örneğin soL ve etki alanındaki dostları hariç, Türkiye solu dediğimiz toplam, tüm eğilimleri ve bildik sloganlarıyla "Taraf"tır ve bu "Taraf", eski solumuzun tüm akrabalarıyla (Zaman'dan BirGün'e, Birikim'den Express ve Radikal'e, Vakit'ten Yeni Şafak'a kadar uzanan geniş bir alanda) bir arada, neoliberal, bir başka deyişle de antikomünist "haklılığın" ürünüdür. Bunların hepsi AkP'lidir ve adına siyaset denilen kayıkçı dövüşünde AsP (Asker Partisi) üstyönetimi ile iyi geçinmeyi iş ve muhalefet sananlarla el ele bir çerçeveyi tamamlamaktadırlar.

O halde yineleyebiliriz: "Taraf", eski Türk ve Kürt solunun "alter ego"sunu görünür kılan bir merkezi saldırı örgütüdür. Artık Taraf'a bakarak solu felç eden bir uru rahatça teşhis ve teşhir edebiliyoruz. Eski sol, Nabi Yağcı'dan Murat Karayalçın'a, Murat Belge'ten Ufuk Uras'a, Zaman veya Yeni Şafak'tan BirGün ve Birikim'e kadar uzanan çok geniş bir çerçevede ve AkP'nin, AsP üstyönetimi hayranlarıyla birlikte, bir Pompei kaderini simgeliyor.

Demek, bunların hepsi eski Türkiye solunun bir parçasıdır ve tersi: Türkiye'nin eski solu, bunların tamamlayıcı parçası veya birinci derecede akrabasıdır. Dolayısıyla, eski solun, demokrasi denilen ve sosyalizm adına asla somut olarak tanımlanamayacak bir kapitalist ideolojinin rüzgarında, varacağı noktalardan biri karşısındayız: Taraf. Taraf veya AkP de, böyle bakınca, eski solumuzun yakın akrabası oluyor. AkP-AsP arasındaki "Büyük Koalisyon" ne kadar somutsa, Ankara'yı 2002'den beri nasıl göstere göstere ellerinde tutuyorlarsa, bu akrabalığın sonuçları da şimdiden somuttur: Eski solun, bu özelliği nedeniyle Türkiye'yi uçuruma ittiğini, nihai "başarıya" (Türkiye'nin tasfiyesi) demokrasi sayesinde ulaşılacağını söylemiş olduk. Kabul.

Elbette farklı düşünmeye çalışanlar olduğunu, bunların bir bölümünün dostlarımız arasında yer aldığını biliyoruz. Bunlar, demokrasi denilen kendi başına tanımsız bayağılığın sol bir slogan olduğunu düşünüyorlar. Ama, emekçi halkın yaşam koşullarını ekonomideki kamu payını arttırarak iyileştirmek, adım adım merkezi planlamaya geçmek, çalışanların siyasal iktidar üzerindeki baskısını ve iktidar ortaklığını örgütlemek, finans, dış ticaret, eğitim, sağlık, taşımacılık, kültür gibi alanlardan özel sermayeyi kovarak piyasasızlaştırmak, demokrasi olarak tanımlanabilir mi?

Deneyenler var.

Ama olmuyor.

Olacak iş mi zaten?

Taraf'a fazla kızılamamasının bir nedeni de buradadır. Türkiye solunun "alter ego"su, ikinci veya gölge kişiliği olmasaydı bu gazete ve kurucuları-destekçileri, hiç bu kadar rahat sonuç alabilir miydi?

Doğrusu, Özgür Şen'in güzel kurgusuyla, sosyalizmden geriye kalmış yeni ortaçağın insan malzemesini, ancak böyle demokrasi masallarıyla falan kapitalizmin nimetleri konusunda aldatabilirsiniz. İşin içine sosyalizm girince, bir noktada, bu mekanizma çalışmaz hale gelir.

Demokrasi, yeni ortaçağda, insanları birer maymuna, yani bilime, ortaklaşmacılığa, maddi eşitliğe ve düşünsel özgürleşmeye düşman birer kafes hayvanına dönüştürmenin ideolojisidir. Taraf ve etki alanına bakanlar, kolayca örnek bulabilirler

Kabul edelim.

Taraf, demokrattır.

Ali Bulaç, Hasan Cemal, Tayyip Erdoğan, Nabi Yağcı, Murat Belge ve bunların en az kendileri kadar yeteneksiz binlerce çömezi... Ivır zıvır... Hepsi... Bunların hepsi demokrattır.

AkP demokrattır.

AsP üst yönetimi demokrattır.

Hepsi kurulan sosyalizmlerin ve devrimci kalkışmaların, dolayısıyla o kalkışmaların gölgesinde tarihsel bir haklılığı simgeleyen aydınlanma Türkiye'sinin de düşmanıdır.

Genellemeyi hoş görün: Eski Türkiye solu veya Türkiye'nin eski solu, gerçekten bir bütün olarak demokrattır. O nedenle Taraf, galiba en çok, eski solun yüzüne tutulmuş bir ayna oldu ve işimizi kolaylaştırdı. Teşhir olması, hesapların tersine, solun önünü açtı.

Bugün artık yeni solumuzun demokrat olamayacağını böyle demokrat bir tabloya ve marifetlerine, örneğin Taraf ve işlevine, akrabalıklarına bakarak söylemek çok kolaydır.

Mesut Odman'ın devrimci mücadelenin son 30 yılını ince ince dokuyan kitabını anarak ve önceliklerimizin altını çizerek söyleyelim: Demokrasi değil, önemli olan sosyalizmdir. Aslolan sosyalizmdir. "Her Zaman Sosyalizm."

Taraf, bu gölge kişilik, Türkiye solunun eski ve bulaşık yüzü, gündemdeki tüm maskelerin düşmesini sağladı. Boğazımıza sarılanın, eski sol olduğunu gördük.

Bunu, "ya sosyalist devrim, ya yıkım" noktasında gördük.

İyi oldu.

İktidar için ittifakların sağlam temeller üzerinde yükseleceğini ve kimliği son derece belirgin ortaklar arasında gerçekleştirilebileceğini bir kez daha saptamış olduk.

İktidar isteyenin ittifaktan kaçamayacağını bilerek...