Sol cumhuriyet için sol cephe

Aslında 30 yıl sonraki bir 12 Eylül, bayağı işimize yaradı. Referandum denilen tehlikeli komediden sol temizlenerek çıktı. Döküntüler, halkın ve solun gözündeki gerçek yerlerine oturmuş oldular. Oturttuk. Artık sol içinde Tarkanların Belge-Laçiner gericiliğinin esamisi bile okunmuyor. Karşıdevrimcilikleri tescillendi. Bir paradigma değişiminin sessiz sedasız olup bittiğini düşündüren gelişmeler ve tepkiler var ortada. Üst düzey bir entelektüel şiddetin sonuçlarını yaşıyoruz.

Türkiye solunun, böyle bir temizliğe çok uzun bir süredir ihtiyacı vardı, hiç beklemediği bir anda kavuştu.

Burada marjinalin de marjinali Tarkan-Laçiner çizgisinin, artık ne kadar çizgiyse, böyle bir sonuçtan pek rahatsız olduğunu düşünmeyelim. Umurlarında bile değil, biliyoruz. Sorun bir başka yerde ve birkaç gündür Kemal Okuyan ile Aydemir Güler, her zamanki dikkat ve iyi yüreklilikleriyle ihsas da ettiler: Sorun, aslında solun dışlayamayacağı bir müktesebata sahip insanların gelinen noktadaki rolüdür. Devrimci demokrat da denilen, kuşkusuz sosyalist akış içinde görülmesi gereken böyle bir "mahfelin", ülkemizin kurtuluşu ve yeniden kuruluşu için kotarılmaya çalışılan iktidar yürüyüşündeki konumu, devrimci kadroları bir süre daha meşgul edecektir. Buna da hayıflanmamak lazım.

Ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranmamayı bağımsızlık sanan bu mahfelin galiba en bilinen bir temsilcisi, Ertuğrul Kürkçü'ye bakarak bazı süreçleri okumak mümkün. NTV'deki "Solda Kırılma" başlıklı programda yaşadığı şaşkınlık, muhtemelen, bir karar arifesinde olmanın getirdiği tedirginlikle, taşıdığı yanıtların yetersizliğini bilmesinden ve zamanın dışına itildiğini -daha doğrusu çekildiğini- anlamasından kaynaklanıyordu. Neyse... Artık pek örneği kalmayan Kürkçü, ki bunun son on yıllarda ağır darbeler alan klasik orta sınıfların kaderiyle bir ilintisi vardır, yine de 71 isyancılarına yakışan uzun ve onurlu bir hapisliği nedeniyle, herhalde genç ve yeni solumuzun kolay kolay vazgeçmeyeceği isimlerindendir. O da neredeyse sınırsız bir sol kredi kullandığını, ama limitlerin daraldığını fark etmiş gibi görünüyor... Ama sorun o değil.

Sorun, Türkiye'nin büyük çöküşünde, daha doğrusu, bu ağır sarsıntılar arasında, kısa bir sürede nasıl bir direnç merkezi kuracağımız sorusuna hazır yanıt bulamayışımızda. Tamam...

Tamam da, bu sıkıntılar, önümüzdeki -muhtemel- nihai iç savaşta Türkiye ilericiliğinin hiç de sanıldığı kadar umutsuz olmadığını gösteren sıkıntılar değil midir? Öyledir...

Şimdi, AkParti-Asparti koalisyonu eşliğinde Türkiye'nin tasfiye edilmesinde, galiba son durağa yaklaştık. Önümüzdeki yıl ortasında sandığa da gidilecek, tabii eğer şartlar değişmezse...

Bütün bu hengame içinde en önemli olay, bir yangın yerine dönüşen ülkede tek ve son partinin, parti kavramına yakışan anlamıyla TKP'nin, yaptığı sol cephe çağrısıdır.

Bu sol cephe, güçleri birleştirerek sol bir iktidar kurma çağrısıdır. Kimsenin artık demokrasiyi falan koruyacak hali kalmadı. O demokrasinin AkParti-AsParti faşizmi ('"islamofaşizm") olduğunu herkes gördü çünkü.

Sol bir cumhuriyet, cumhuriyetçilerin ilerici bir iktidar programı için bir araya gelmesinde en önemli hedeftir kuşkusuz.

Şaşırtıcı olan, Türkiye'nin tasfiyesine paralel gelişmelerdir: Eski solun neredeyse tamamen, eski orta yolculuğun da hızla tasfiye olduğuna tanıklık ediyoruz. Böyle bir durumda cephe çağrısı, elbette Türkiye'nin son şansı olacaktır. Bu şansın kullanılması, sadece ülkemizin değil, dünya solunun da yüzünü ve makus talihini değiştirebilir. Türkiye'deki yeni solun, genç devrimcilerin birikimi, böyle bir entelektüel şiddet içeriyor çünkü.

Tam da bu entelektüel şiddet, sol cumhuriyet için sol bir iktidar çağrısının, solun tarihindeki tüm kabak tadı vermiş cephe çağrılarının dışında bir şey olduğunu gösteriyor.

Neyse... Türkiye sosyalizmindeki ana akımların bir iktidar programında anlaşması, ortaklıklar konusunda da şu liberal soysuzlar dışında "aşırı titiz" davranmaması, bu ülkenin önünü açacaktır. Türkiye'yi dönüştürecek ve sol bir cumhuriyet olarak yaşamasını sağlayacak program kendisini dayatıyor. Bu ülke, Türk ve Kürt halkı, bitti denilen anda müthiş bir yaşam enerjisi açığa çıkarabilir. Yapamazsa, yapamazsak, yakın bir zamanda dünyanın dört bir yanına dağılmış Iraklı Araplar, Sırplar vs gibi olacağımızı ve "Bir zamanlar bir Türkiye vardı, solculaştıramadık, iktidarı alamadık, işte darman duman olduk" demeye şimdiden alıştıralım dilimizi. Üstelik bunları söyleyecek bir Türkçe veya Kürtçe de kalmayacağını bilelim. Kekeleyeceğimiz kesindir. Bizden sonraki kuşaklar da, dertlerini, eğer kalırsa, herhalde yabancı dillerde anlatırlar!..

Ya bu ülkeyi derleyip toplar ve sol bir cumhuriyete dönüştürürüz ya da bu ortam bizleri en iyimser hesaplarla utanmadan oligarşinin zengin haber televizyonlarında kolayca "Biz tabii komünistiz" diyen "gazetecilere" benzetir. Bundan daha beter bir son da herhalde bulunmaz.

Bu cephe girişimi, son fırsatımızdır.

Türkiye devrimcilerini, böyle bir temizlikten sonra, en uygun zamanda, sol bir cumhuriyet için nihai kurtuluş ve yeniden kuruluş programı oluşturmaya, somut bir ortaklığa çağıran genç TKP'ye borcumuz büyük. Ne kadar teşekkür etsek azdır.