Sol Cephe: Büyük koalisyona karşı büyük koalisyon

Sondan diyeceğimizi baştan diyelim: Sol bir cumhuriyet için, Türkiye'de ilerici ve emekten yana sol bir iktidar için, bir devrimciler koalisyonuna ihtiyacımız var. Önünü sosyalistlerin çektiği ortak iktidar yürüyüşü de diyebiliriz. Ama buna çok acil ihtiyacımız var.

Neden? Çünkü bitişin eşiğindeyiz. Yakında kurtarılacak bir ülke falan da kalmayacak.

Biz tarihi hep tersinden okuruz: 12 Eylül 1980, Türkiye'nin bugünlerini de damgalayan bir büyük koalisyonun başlangıç tarihidir. Ecevit'le Demirel'in bir araya gelemediği, CHP ile AP arasında bir koalisyon kurulamadığından yakınılan zamanlarda, ki zaten o da faşist darbenin bahanesi oldu, 12 Eylül'ün işkencecileri, Türkiye sermayesinden görev aldılar, görev verdiler ve siyasete zorla ("gayriresmi") bir büyük koalisyon kurdurdular. Kendi meşreplerince tabii. Görev almayanın burnu kırıldı, hatta bazılarının kafası kopartıldı falan filan...

O koalisyon, kendisini bir biçimde sürdürüyor. İktidara gelen bir avuç zorba, 30 yılda milliyetçi ve dinci yobazlıklarla kendisini bile şaşırtan bir kitle tabanı yaratmayı başardı. Böyle bir büyük koalisyonun demir ökçesi altında eziliyoruz.

Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, böyle bir büyük koalisyonun gürbüz çocuklarıdır. 1980 sonrası hükümet programlarının hiçbir temel farklılık göstermemiş olmasından da bunu çıkarmamız mümkündür. Elbette son gelenlerin, "kurucu babalarından" (Evren-Özal) farklı ve yeni yanları yok değil. Kabul, görece yeni bir versiyondur. Ama son tahlilde, AkP ile AsP arasındaki büyük koalisyon, üniformalı veya üniformasız bürokrasi ile büyük sermayenin en geniş kesimleri ve yeni palazlanmış taşra sermayesi, hep birlikte, din bayrağı ve milliyetçi sloganlar altında ülkemizin üzerinde gerici bir iktidar olarak tepiniyorlar. 30 yıldır, bir büyük koalisyonun demir ökçesi altındayız.

Tarihi tersinden okuyoruz madem, bu demir ökçeyi kırıp tarihin çöplüğüne atabilmenin, ancak emekçi sınıflardan yana ortak bir iktidar yürüyüşüyle mümkün olacağını da söylemek zorundayız. Hiç öyle bir şeyleri savunmak için falan değil. 1923'ün ilerici müktesebat içinde sayabileceğimiz temel değerlerini savunmak için bile artık emekçi sınıflarımızın ileriye doğru atılması gerekiyor.

Bu atılım, bir yanıyla, çok basittir aslında: Türkiye sosyalizminin üç ana akımının, diğer ara kolların da desteğini ihmal etmeden bir emek cephesi örmesi, yeterli. Çünkü artık bir şeyleri, örneğin Türkiye'nin paramparça olmasını engellemek için bile emekten yana bir siyasal iktidar istemek ve bu talebi yüklenebilecek bir örgütlenme şeması gerçekleştirmek zorundayız. İsteyen bunu ileriye doğru "kaçış" olarak okuyabilir... Bir huruç harekatı... Bir iktidar çıkışı... Malum, kendi tarihimizden öğrenemedik. Reel sosyalizm ellerimizden kayıp gitti. Bari, sermayenin bize kan kustururken geliştirdiği siyaset cambazlığından dersler çıkaralım.

Generallerin büyük sermayeyle el ele, milliyetçilerle dincilerin ortak bayrağı altında 30 yıl önce kurduğu faşist iktidar, birçok açıdan manidardır. Böyle bir koalisyon için hiç de öyle herkesin aylarca oturup temel noktalarda görüş birliği falan sağlaması gerekmediğini artık biliyoruz. Siyasette bu tür emrivakilere her zaman yer vardır. 30 yıllık büyük koalisyonu iktidardan indirmek, CHP kadrolarını elbette içinde saymayacağımız Türkiye solunun, kendi içinde bir büyük koalisyon kurmasıyla mümkün olacaktır. Bunun için şartlar yeterince olgunlaştı. Birkaç adım sonrasında, bu ülkenin tarihe karıştığına tanık olacağız.

Cephe, evet! Emekten yana bir iktidar için cephe. Türkiye sosyalist solu içinde bir büyük koalisyon... Türkiye'yi kurtaracak ve yeniden kuracak bir hükümet programının ana hatları... Bu görev, artık bütün diğer işlerin ertelenmesini gerektiren bir öncelik taşıyor.

Bir Türk-Kürt ittifakını yeniden kurmak, liberalizmin çürütücü ve bitirici etkisini sıfırlamak, dinciliği-milliyetçiliği kurutmak, bu hayvanı hiç değilse ininde tutabilmek, emekçi sınıflara kendisi için iktidara yürümeyi ve yönetmeyi öğretmek, bu sol cephenin, bu yeni büyük koalisyonun sonucu olacaktır. Yoksa, yok...

İşe, kendisini bu üç büyük akımın çekim alanında sayan, belki örgütsel angajmanı olmayan, fakat bu ülkenin hızla battığını da görmezlikten gelemeyen aydınların bir çağrısıyla başlayabiliriz. TKP, ÖDP ve EMEP başta olmak üzere, Halkevleri'nin büyük dinamizmini ihmal etmeden, bir yeniden kuruluş programı için büyük koalisyon çağrısında bulunabiliriz. Bir görev daveti yani...

Türkiye solu, büyük koalisyonunu kurmalıdır. Türkiye'nin kurtuluşu ve yeniden kuruluşu, bu cephe kurulmazsa, tam bir masal olarak kalacaktır. Irak-Yugoslavya arası bir kaderin üzerine doğru gidiyoruz. Bunu önleyebilecek sol iktidarın programı ve yürüyüş planını, ancak böyle bir büyük koalisyonla hazırlayabiliriz.

Birlikte olmamanın gerekçeleri, Türkiye'ye ihanet etmenin tatlı bahaneleridir. "Dükkanım da, dükkanım" diye ağlaşanlar, aşağılık kompleksini sol irade sanıp ömür tüketenler, bitişin eşiğindeki Türkiye'nin ipini daha sert çekmek gibi bir görevi yerine getiriyor aslında.

Cephe, evet!

Sermayenin büyük koalisyonuna karşı emeğin büyük koalisyonu!