Katil uşaklar şiiri: Hakan Albayrak?

Öğrenmek, sürekli yinelemelere dayanıyor. Tekrarlayarak öğreniyoruz. O zaman soralım: Türkiye'deki oligarşi, bu kadar sık tekrarladıktan sonra, artık yönetmeyi öğrenmemiş sayılabilir mi? Yoksa haksızlık mı ediyoruz "laik burjuvazi"den iktidarı görece yumuşak bir iç savaşla devralmış görünen "badem bıyıklı imam tüccarlar" takımına?

"Müslüman Calvinistlerin" iktidarı, eski "laik" iktidarlardan pek farklı değil ve o da sürekli yinelemelerle öğreniyor.

Ne oluyor?

Ruh sağlığı ağır biçimde bozuk nevzuhur "entellerimize" bakabiliriz. Sayıları çok. Hadi, birini söyleyelim, adam sülalesiyle şöhret yani, örnek olur: Hakan Albayrak. Yeni tanrıların uşağı. Tanrıların en küçük uşağı ve uşakların da en küçük tanrısı. Karaladıklarını ne gazetecilik ne de yazı adına ciddiye alabiliriz, ama ağır bir travma karşısındayız ve ona bakabiliriz. Oradan dersler çıkarabiliriz. Gazze konvoyundaki katliamın sorumlularındandır. İsrailli katiller kadar büyük oyunun bir parçası ve tetikçisidir. Tehlike şurada: Bu tür adamlar yakın bir gelecekte çok daha canileşecek ve intiharın sınırlarında sürekli can yakan birer yamyama dönüşecektir. Tersi, mucize olur. Şeriatın kestiği parmak sanki bunlar. Şeriatın yaktığı insanlar bunlar.

Ama bir şey oluyor. Bizim şeriatçılarımız, her türden islamofaşistimiz (AkParti), halkı da "peygamber ocağındaki" işbirlikçilerinin (AsParti) yardımıyla yeterince zehirlediklerine inanıyorlar. Gerçekten de, eğer öğrenmek, yinelemenin bir fonksiyonu ise, gerek 12 Eylül katliamının meşru çocukları, gerek halkımız, yeni ortaçağımızın yakışır insan malzemesi olmayı başarmış gibidir. Başka bir şey duymadılar ki 30 yıldır... Şimdi ürünlerini topluyoruz. Büyük bir felaketin içinde ve böyle ağır travmalı ruhların elinde esiriz. Hakan Albayrak, bunların bir küçük tanrısıdır. Albayrak bu küçük tanrıların en uşağıdır ve bir tipoloji olarak, Kenan Evren-Murat Belge çiftinin, ikisine de yakışır surette bir meşru çocuğudur.

Dram da orada başlıyor: Eskiler, Türk dincileri, soldan devşirdikleriyle bir denge tutturabiliyorlardı. Cemil Meriç ve İsmet Özel gibi iki örnek alınabilir. Hatta Necip Fazıl ve Peyami Safa gibi pek gençken sola değip geçmiş olanları da biliyoruz. Yani bu âlemde soldan gelen bir düzey vardı. Şimdi pek yoktur. Düzey değil, bir tilkilik var.

Azgın islamcılar, dönek solculardan çıkıyordu. Bir şeyler öğrenip geliyorlardı bir dengeleri veya tutarlı bir dengesizlikleri vardı. Şimdi bomboşlar. O nedenle çok daha tehlikeliler.

Şimdinin islamcıları, Kenan Evren-Murat Belge ailesinin pek başarılı evlatları, sola karşı acımasız ve aydına da halka da her türlü kötülüğü solculuk adına yapmaya hazır, hep haindirler. Her şeyi kendi küçük dünyaları için kullanabilirler.

Nobel Ödüllü ekonomist Paul Krugman, Avrupa'daki son tasarruf paketlerine işaretle, önceki gün "çılgınlar iktidarda" diye bağırıyordu. "Büyük bir ahmaklık" iktidardaydı. Haklıdır. Krugman zümresinin, o ahmaklığın bir parçası olduğu açık. Ama durum bizde çok daha vahim. Örnek mi? Mavi Marmara katliamı, Türkiye'nin hangi çılgınların, ahmakların, cahillerin vs. elinde olduğuna dair iyi bir göstergedir. Türkiye'yi ve Türkiye halkını götürdükleri yerin neresi olduğunu çok iyi anlamış olmamız gerekir. Yeterince yinelediler. Öğrenmek eğer yinelemenin bir fonksiyonuysa, bizim de bunu öğrenmiş olmamız gerekmez mi?

Türkiye burjuvazisi, halka ve aydınlanmaya çok erken, neredeyse iktidarı alır almaz ihanet etmeye başladı. Ama bir dış dinamik, SSCB, Türkiye burjuvazisinin ayağını denk almasını, halka pahalıya mal olacak maceralara atılmamasını sağladı. Şimdi o yok. Sonra içeride de Türkiye solu aydınlanmayı taşıyan güç oldu. Onun da bitirildiğine inanıldı. Sonuçta, beyni iğdiş edilmiş 75 milyonluk bir halk ve kendisini aydın sanan ruh sağlığı had safhada bozuk binlerce Albayrak dolanıyor ortada. Üstelik iktidar sahipleridirler.

Bu sitenin ciddi izleyicilerinden, zaman zaman eleştirilerini sakınmayan yakın bir dostumuz, önceki gün bizi bu sürüye karşı uyardı. Haklıydı. Bizdeki nevzuhur dinci katiller, aydınlanmanın ve solun öğrettiklerini de kullanarak solun ve aydınlanmanın kökünü kazımaktadır. Ama islam dünyasındaki islamcılardan çok farklı, çok daha ince hesaplı birer hain olduklarını görüyoruz. Bizim şeriatçılarımız başka şeriatçılara benzemiyor, çünkü yüzlerinin en belirgin yerinde bizim insanlık tokadımızın izlerini, Türkiye solunun, 1923'ü de taşıyan bir aşkın iradenin şiddetini taşıyorlar. O nedenle bizden nefretleri korkunçtur. Bunlar bu ülkeyi, bunlar bir türlü bitirilemeyen solcu damarımızı tarihte benzerine rastlanmamış bir kinle kazımaya yeminliler. İçlerinde bir Hitler kini var.

Ama son dönem tetikçilerin bir eksikleri var. Maalesef solsuz yetiştiler. Solsuzlaştırıldılar. İyice soysuzlaştırıldılar. Çok pervasızlar. Çok açık veriyorlar. Bütün ahmaklıklarını, bütün kinlerini açıkça sergiliyorlar. Hiç ummadıkları bir anda alacakları yumrukla tarihin çöplüğüne gönderileceklerini tamamen unuttular.

Bu cehaletlerinden yararlanmak, belki tarihin bize emridir. Ama bunların inanılmaz derecede acımasız olacağını da aklımızda tutarak.

Albayrak'mış!..

Türkçenin buram buram Hitler kokan yeni dinci uşakları... İsrailli katillerle el ele hayatımız üzerine durmadan zar atıyorlar.

Bu zarları "devrimci bir iktidar için sol ittifak" dışında başka ne ile karşılayabiliriz?