Hava Dönüyor... YURDAKUL ER

İlginç adamdır. Eh, artık yaşını başını da epey bir almış bulunuyor. Ama hâlâ güncel gelişmeler karşısında son derece duyarlı: Prof. Dr. Johan Galtung, kuzeyin bu sevimli çocuğu, "İkinci Soğuk Savaş" yıllarından geçtiğimizi iddia ediyor.

Geçmişteki sosyalist deneyimlere pek de dostça bakmayan Galtung için, şu sıralarda dünya denilen kazandaki basıncın artması, Rusya, Hindistan ve Çin'in kuşatılmasında ısrarlı planların bir sonucudur. Bir Amerikan marifeti yani: "Güney Kore ve Tayvan'ın da ait olduğu Amerikan-Japon güvenlik sistemi batı yönünde açılırken, NATO da doğuya doğru yayılıyor."

Barış araştırmacısı ve "Transcend" kurucusu Prof. Galtung'un bazı görüşlerine katılmak zor. Ama zaman zaman doğru gözlemleri olduğunu da inkar edecek değiliz. Biri, "yeni soğuk savaş"ta, eskisinde olduğu gibi, doğrudan süper güçlerin değil, onların temsilcilerinin, daha doğrusu "hık deyicilerinin" silahlı çatışmalarına tanık olacağımız saptamasıdır. Bir başkası, Gürcistan'ın, son çıkışıyla, Nagorni Karabağ'da Azerbaycan için bir model hizmeti verdiğidir. Sadece ona değil tabii. Neyse... Prof. Galtung, özetle, haftalık "Freitag" gazetesinin bugün piyasaya verilecek sayısında (www.freitag.de), Kafkasya'da, büyük devletleri dışlayan bir entegratif siyaset önermektedir.

Havanın dönmeye başladığına yönelik bir işaret kabul edilebilir.

Biz, bir başka ve daha verimli kaynağa bakalım: Analizlerinin vakit yitirilmeden Türkçeye çevrilmesini ve kendisiyle bir devrimci bilim insanı olarak doğrudan bağlantı kurulmasını genç arkadaşlara ısrarla önerdiğimiz Rainer Rupp, "Junge Welt" gazetesinin dünkü sayısında, "jeopolitik ortaklık" üzerinde durdu: Kafkasya, Güney Osetya'ya gaddarca saldıran Gürcistan ve ona kararlı bir tepki gösteren Rusya ile yeni bir yerleşimin sahnesi olma yolunda. Bu tepki, Batı tam tersini beyinlere kazımaya çalışsa da, sonuçta Moskova'ya tüm Arap dünyasından destek getirdi. Ayrıca, Gürcistan ile ABD'nin Kremlin'i cezalandırma çabaları karşısında Batı Avrupa ile NATO ikiye bölündü. Böylece ilk kez Sovyetler sonrası dönemde ve eski Sovyet coğrafyasında, ABD'nin prestiji bu kadar büyük bir yara almış oldu.

Bu, yeni bir sahnedir.

Aynı zamanda da bir kriz tabii.

Amerika'ya güvenip kariyer yapmaya kalkanların burun üstü düştüğü görüşündedir 1977'den 1989 sonuna dek Brüksel'deki karargahı kevgire çevirerek bloklar arası bir sıcak savaşı önleyen bu eski NATO uzmanı. Daha doğrusu, "Topas".

Rupp'a göre, bu son sürtüşmeden kazançlı çıkan, Şanghay İşbirliği Örgütü (Shanghai Cooperation Organization-SCO) olmuştur.

Doğru.

Peki, Avrasya'da, Orta Asya'daki "Türki" cumhuriyetlerin katkısı da gözlenen Rusya-Çin hattında, yeni bir dengenin yerleştiği söylenebilir mi? Bu sorunun yanıtı için acele etmemek gerek. Ama etkili bir manevra sonrasında yeni bir havanın işaretlerini görmezlikten gelemeyiz.

Dışarıdaki dönüşümün gölgesi veya ışığı, baktığınız yere bağlı olarak tanımlayabilirsiniz, mutlaka Türkiye'nin de üzerine düşer.

Asıl soru, o halde, şudur: Acaba Ankara, ABD ve NATO'nun ciddi biçimde yıprandığı koşullardan tümüyle bağımsız kalabilir mi?

Örnek: Avrasya hattına sıcak bakan ve (asker-sivil) bürokrasinin alt katmanlarından destek alabilecek bir iktidar çıkışının, dışarıda görece daha şanslı bir konuma sahip olduğu göz ardı edilebilir mi? Yani, alt kadrolardan gelen baskıyı (hatta "dipten gelebilecek" bir dalgayı) denetlemek için mi AsP üst yönetimi tutuklu paşaları ziyaret etti? Bu ziyaretin, ABD ve NATO'nun Gürcistan'da tökezlemesi sonrasında mı gerçekleştiğini düşüneceğiz, yoksa AsP içindeki devir-teslim töreni (30 Ağustos) sonrasında mı?

Bu yeni dış dengenin hiç etkisinin olmadığı söylenebilir mi?

Hava dönüyor.

İklimdeki hareketler karşısında körlüğü ve sağırlığı seçmek, sözde kuramsal gerekçelerle hayatın dışında kalmak, yeni solumuzun değil, tüm versiyonlarıyla (Nabi Yağcı'sından Murat Belge'sine) eski solun bir karakteristiğidir.

Elbette hava henüz tümüyle dönmedi.

Ama dönüyor.

Dışarıdaki dönüşüm, içeriye etki etmeye başlıyor.

Bu etkiyi durduramazlar.

Bir korkunun yayılmaya başladığını görüyoruz.

Kimse kimseyi boşuna ziyaret etmez biliyoruz.