Devrimci Yolun Komünistleri, Komünistlerin Devrimci Yolu

Kimileri yarı şaka yarı ciddi tahtaya vurup "Valla verilecek sadakamız varmış, büyük tehlike atlattık" diyebilir. Pek de haksız olmaz. Solumuzun, Türkiye solunun, tarihindeki en ağır tasfiye fırtınasının tozlarını yeni yeni üzerimizden atıyoruz. Başımız dik bu karambolden çıkabildiğimizi söylemek durumundayız.

Ne demek istiyoruz?

Kürt isyanının etkili liderinin, halkına yönelik oyunları açıklarken başvurduğu "iradeyi kırıp fahişeleştirme" saptamalarından da hareket edebiliriz.
Türkiye solunun bazı önemli kesimlerinin, hazirandaki seçim saçmalığından, korkunç bir tasfiye zokasını yutarak çıktığı anlaşılıyor. Üstelik bu kez faşist bir şiddetin uygulanması sonucu değil. Pek demokratik bir şiddetin uyuşturmasıyla... Bunu, bu tasfiyeye konu olan tarihsel örgütlerin dokularının kolay kolay sineye çekemeyeceği tahmininde bulunabiliriz. Böyle bir noktaya gelmenin hesabını soracak beyinlerin Türkiye solunun o belli kesimlerinde var olduğunu kabul etmek norundayız.

Ama bizim söylemek istediğimiz şey, şu veya bu sol örgütün ya da partinin nasıl bu oyuna geldiğini anlatmak değil. Aslında böyle bir şey, bu satırların yazarına da düşmez ondan çok daha iyisini, şimdi bu tasfiye çemberini kırmayı başarmış iki tarihsel akımın sorumluları, TKP ve ÖDP yöneticileri, teorisyenleri, gerek duyarlarsa, elbette yaparlar. Önemli olan, sadece sol tarihimizde değil, tüm Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en ağır tasfiye harekatının iki büyük istisna nedeniyle sonuçsuz kalmış olmasıdır.

Bu, büyük bir başarıdır.

İradesi kırılıp kişiliksizleştirilmiş, bu ülkenin artık hiçbir yerinden dikiş tutmayacağını düşünen, emperyalizmi lügatinden silmiş, ama "aklını demokrasiyle bozmuş" ve kendilerini sola yamayan çevrelerin, her şeye rağmen başarısız kaldığını buradan ilan etme hakkımız var. Sıradan bir okur, sıradan bir yurttaş, sıradan bir solcu olarak söyleyelim: Başarısız kaldılar, evet, ve Türkiye solu, eski solumuz, anlaşılan tarihin en büyük sadeleşmesini bu sayede yaşadı. İyi.

Yeni solumuz, yeni bir zamana girdi.

Yeni bir zamana girdik.

Ortada hiçbir yenilgi yoktur. Bir başarısız hamle olduğu, TKP ve ÖDP’nin seçim sürecinden çıkışlarına ilk bakışta, belki ileri sürülebilir, ama biz yine de bir başarısızlık değil, tarihimizde eşine rastlanamamış sertlikte bir irade kırımına, bir şeyleştirme operasyonuna gereken yanıtı verdiğimizi düşünmeliyiz. Başkalarını bilemeyiz, en azından bu satırların yazarı öyle düşünüyor: TKP ve ÖDP, Türkiye devrimci hareketinin iki ana akımı, üzerlerine düşen tarihsel sorumluluğun gereklerini yerine getirmişler ve bir derlenişin, parti ve iktidar sorumluluğunun ilk işaretlerini vermişlerdir. Mevzi terk edilmemiştir. İki parti, iki ana tarihsel doğrultu, TKP-TİP ve Dev-Genç nehirlerinin bugünkü sorumluları, hiçbir hal ve şartta bu özelliklerinden vazgeçmeyeceklerini ilan etmiştir.

ÖDP’nin seçimlere katılamaması, içeriden açıklamalar ne olursa olsun, bu satırların yazarı gibi "dışarlıklılar" veya sempatizanlar açısından, sadece Hakan Aksay türü virüslerin etkisinin tümüyle kesilemediğini göstermektedir. Bunlardan çok var. Olsun. Ama bu virüslerden çok daha etkili bir başka devrimci enerjinin ve tarihsel sorumluluğun ÖDP yönetimine egemen olduğunu da sevinerek gördük. Devrimci dirençleri, yüzümüzü güldürmüştür. İradelerinin kırılmadığını, şeyleştirilemeyeceklerini gösterdiler.

Bu satırlar, sıradan bir yurttaşın, sokaktan bir devrimcinin izlenimleridir.

Ama bu tür izlenimler önemlidir. Sonuçta, alınan oy sayısının düşüklüğü veya seçimlere katılmanın teknik gerekçelerle engellenmesine mani olamama, pek bir önem taşımıyor.

Türkiye solu, son haftalarda belki de bu büyük kazanımın sarhoşluğunu yaşıyor. Tarihsel bir tasfiyeyi boşa çıkarmayı başardık. Türkiye solunun "çevresinden" bazı insanlar tamamen etnik gerekçelerle, sosyalizm ve parti kavramını, tarihsel varlıklarını, partili mücadelelerini, her şeylerini tezgaha çıkardılar ve bir iş yaptıklarını düşündüler. İsim vermiyoruz, ama arif olanın anlayacağından eminiz: Bağımsız aday başlığı altında, solculuk adına, hepsi kendi kendisini Türkiye siyasetinden tasfiye etmeyi seçmiştir. Partilerini inkar ettiler. Şeyleştirildiler ve iradeleri tamamen kırıldı. Tarihlerinden, tarihsel rollerinden koparıldılar. Artık, bilmeseler de, köledirler ve tersinden, Türkiye sosyalizminin devrimci yoluna yeni olanaklar bahşetmiş bulunuyorlar. Tarihsel varlıklarının nasıl bir anlam taşıdığını, parti olmanın sorumluluğunu hiç bilmedikleri ortaya çıkmıştır.

Tersinden, dedik... Ortaya çıkan şey şudur: Devrimci yolumuzun komünistleriyle, komünistlerin devrimci yolu, bir "tekleşmeye" değil, devrimci bir ittifak içinde ortak yeni yollar kurmaya mahkumdur. Böyle bir gücü var. Gördük.

Bu, büyük bir kazanımdır.

Devrimci bir ittifak için ana akım sosyalizm nehirlerinin tek partiye dönüşmesi gerekmiyor. Üstelik böyle bir şey zararlıdır da. Ama siyasal iktidarı hedefleyen işlerin önünü açacak büyük ortak işler planlama zamanı da gelmiş bulunuyor. Belki ilk yapılabilecek bir iş, tüm devrimci medyaya -ve eğer parasını öderlerse, burjuva yayın organlarına- "haber hizmeti" verebilecek bir büyük ajansın kurulması olabilir.

İktidar için cephe, gündemdedir.