Cephe formülü: "3K" mı, "4K" mı?

Büyük yıkıma direnmek ve bir yeniden kuruluşu örgütleyebilmek için solda "cephe tipi" bir işbirliği şart diyoruz. Kimler arasında?

Ortada böyle bir soru var.

Elbette bu sorunun yanıtı, tek tek örgütsel yanıtları çok aşar. Kısa vadeli beklentileri de öyle... Yığınsal bir ittifaktan söz ediyoruz. O zaman, içinde örgütsel birimlerin de yer aldığı bir ortak zeminden konuşuyoruz demektir. Soruyu yineleyelim o halde: Kimler bir ittifak kurabilir?

Yığınsal bir geniş cephe, geniş ve birbirini ezmeyen bir tanım vermek zorundadır. O zaman Komünistler, Kemalistler ve Kürtler bir ortak cephe oluşturursa, "3K" gerçekleşmiş olur. "4K" için Alevileri simgeleyen "Kızılbaşlar"dan hareket edebiliriz. Hatta buna "Kadınlar" da eklenirse "5K" formülüyle baş başa kalırız. Demek ki, "K"lardan oluşan bir cephe örülmesi gerekiyor kurtuluş ve yeniden kuruluş için. Solcu ve devrimci "K"lar denklemi ile karşı karşıyayız.

Tekrar: Olur mu?

Örneğin komünistlerin zaten devrimci olduğunu söyleyerek itiraz etmek isteyenler elbette çıkacaktır. İlk bakışta haklıdırlar da. Ama, dikkat, artık mevcut haber televizyonlarında üst düzey görev üstlenen veya konuk olan "adamcıklar" bile her türlü bayağılığın içinde çırpınırken, hiç utanmadan "komünistiz" diyebiliyorsa, bu alanda da bir ayrışma yaşanması gerekmeyecek midir? Gerekmiyor mu? Ortada, en azından bir ihtiyaç yok mu? Öyledir. Komünizm, on yıllardır, dünyada ve Türkiye’de, devrimci hareketin içinde ayaklar altına alınmış bir kavramsallaşma olmasa, bu "utanmazlar" milyonların gözünün içine baka baka ve büyük kokuşmuşluklarını sergileye sergileye "komünistiz" diyemezlerdi. Diyorlarsa, bizim de önlemler almamız gerekir. Biri de kavramsaldır. Yapılan, budur.

Ezilenlerin, sınıfsal çözümü önceleyen laik bir çizgide cepheleşmesi, zor, ama mutlaka gerekli. 4K veya 5K olmazsa, Türkiye’nin de yaşaması mucize olur. Belki de daha şimdiden o mucizeyi yaşıyoruzdur.

Sınıfsal kurtuluşu öne çıkaran, laik ve kadın özgürleşmesinden yana bir cephe örmek, yeni bir Türkiye örmek demektir.

Başta tam soramadığımızı, meramımızı yani, sonda yineleyelim: Bu "K"larla bu mümkün olur mu?

Genç TKP’nin siyaset sahnesine el koymasından bu yana komünizmin namusu kurtulmuş bulunuyor. Artık Türkiye siyasetinde kimse bu müdahaleye karşı çıkarak solculuk iddiasında bulunamaz. Farklı sol yorumlar elbette olur, ama bunlar, sol iddiaları kaldıkça, genç TKP ile bir temas kurmak zorunda kalırlar. Aynısı herhalde genç TKP için de söz konusudur. Özetle, komünizmin ayaklar altına alınması bundan sonra mümkün değildir.

Ama diğer "K"lar için bu kolaylıkla hareket edemeyiz. Son derece bulaşıktırlar ve gericiliğin büyük ölçüde malı konumundadırlar. Örneğin Kürt hareketinde sol ve toplumsal bir çözümü önceleyenlerin bir adım ileri çıkması şarttır. "Kadınlara özgürlük!" diyenlerin soldan bakışı önemsemesi ve kendisini toplumsal bir kurtuluş yolunda örgütlemesi şarttır. Kemalistlerin kendi içlerinde bir bölünme, daha açığı bir temizlik yaşayarak açıkça sola yönelmesi ve bundan hiç gocunmaması şarttır. Bunun için Doğan Avcıoğlu çizgisine bakmıyorlarsa, Küba-Venezuela çizgisine bakarak bir rota da çizebilirler. O zaman, Türkist gericiliği, kemalizm versiyonuyla kırarak ve bir sol kemalizm doğrultusunda etkisizleştirmek mümkündür. Kürdizmin de içindeki gericilikten sıyrılarak sınıfsal bir zemin üzerinde Türkiye ve dünya ilericiliğinin parçası olması uzak bir ihtimal değildir. Laiklik, Aleviliğin hareket alanını da genişletecek ve kadınları kuşkusuz özgürleştirecek bir yönelimdir. Özetin özeti: Komünizm dışında, diğer tüm "K"ların, sola bir yönelime zorlanması şarttır.

Olur mu?

Gelirler mi?

Yüzlerini sola dönerler mi?

Bilemeyiz. Ama bunu sağlayacak bir entelektüel birikim ortadadır. Türkiye sosyalizmi, başka coğrafyalarda pek sık rastlanmayan bir iç düzen ve iç güven enerjisiyle hareket ediyor. Üstelik tarihsel bir yıkımın da eşiğindeyiz.

"3K" mı, "4K" mı?

"5K" da olabilir..

Ama ne olursa olsun, eğer bu, bir cephe formülü halinde tarihimize girmezse, biz aynı tarihin altında "zayi" oluruz. Orası kesin.