Boykotçular: "Yiyin birbirinizi!"2.0

Referandumda "Evetçilerin" solla hiçbir ilişkisi olmadığı artık belgelenmiştir. Galiba bu rezaletin en hayırlı "getirisi" bu oldu. Sol, nihai bir temizlik yaşadı. İyi. Bunlardan kurtulduk. Ama utangaç evetçileri, yani "boykotçuluk" pazarlayanları ne yapacağız?

Geleceğiz oraya, ama önce bir başka nokta var değinmek istediğimiz..

Belki çoktan gündemdedir ve bizim fark edemediğimiz bir şeydir. Öyleyse bile, itiraf edelim, gerçekten çok zekice: Selim Yalçıner'in son yazısına "anselmo" imzalı bir yorumcu arkadaş, "burjuvazi"den "nurjuvazi"ye geçiş yaşadığımıza dair bir dokundurma yapmış. Çok hoş. Nurcuların ve tüm akrabalarının bu tarihsel yükselişini, Türkiye burjuvazisindeki devir-teslim törenlerini, burun kırararak gerçekleştirilen ittifaklar ve bunun halka yönelik sonuçlarını, daha güzel nasıl anlatabiliriz? Türkçe olağanüstü yaratıcı parkurlara sahip... Solumuz da. Tamam. Dinci burjuvaları bundan böyle yeni egemen "nurjuva" sınıfı olarak damgalayabiliriz. Sermaye sınıfına "nur" yağıyor yani. İyi.

Ancak, biz buradan hareketle başka bir yerde durabiliriz: Sola sızmış sağ, ki biz eskiden beri bunlara burjuva sol veya burjuva solu der, kızınca da "celep" falan diye seslenirdik, en fazla hayvan ticareti yapabilecek düzeyde adamcıklardı. Her yere, bu arada solumuza da sızmış olduklarını, tabii yalnız bizde değil dünya solunda da etkili olduklarını kabul etmek zorundayız. 1989'daki kapitalist restorasyon, o yapanların bile inanamadığı devasa karşıdevrim, sola sızmış bu türün başarısıdır.

Eski celepler, yani "burjuva sol" veya "eski sol" ile şimdiki zamandaki benzerleri arasında küçük bir fark var. 1. Eskiler sadece hayvan satardı. Şimdikiler her şeyi satıyorlar ve hayvan gibi satıyorlar. Tavizsiz demokrattırlar. 2. Bu satış hırslarını ince solculukla, sözde teorik zırvalarla maskelemeye çalışıyorlar. Ama, çok eskiler. Hatta eskiyi de aratacak kadar eskiler.

"Nurjuvazinin", istediği insan tipini yaratabilmesi, yani sınıf sinirleri alınmış mürit işçi veya inançlı işçi tipini egemen kılabilmesi için, burjuvaziden farklı olarak, dinselliği daha üst boyutlarda bir maneviyat hapı olarak sola yutturması şart. Bunu başardı. "Birikim"in tarihsel başarısı buradadır. Hem halk hem de sol, bu zokayı demokrasi reçeli eşliğinde, bütün kaideleri bozan tek bir istisna haricinde, TKP, yutmuştu. Şimdilerde hava değişiyor. Ezber bozmaktan oyun bozmaya geçiş sürecindeki devrimci hareketin, burjuvazi-nurjuvazi nöbet devrini doğru okumaya başladığı görülüyor. Yoksa Kemal Okuyan'ın önceki günkü yazısına "Senfoni06"tan şu güzel serzeniş gelmezdi: "Neden bu ülkede kendine solcu diyen bazı insanların düşünce yapısı itibariyle sağcılardan hiçbir farkı yok? Nedir bu insanları kendilerini solcu, devrimci vs. olarak adlandırmaya iten garip dürtü, inanın bilmek istiyorum artık. Öfkeliyim... Çünkü bıktım artık birilerinin bilinçsizliği yüzünden sürekli vakit kaybetmekten ve bir adım ileri iki adım geri gitmekten."

Soldaki kış temizliği bu serzenişleri gereksizleştirecek boyutlar aldı.

Bir de şu var: Kavganın içindeki Kürt dostlarımız alınmasın, kaderlerimiz ortaktır, ama boykot dedikleri şey, siyasetten pek anlamadıklarını ve bu topraklardan tümüyle kopmak isteyenlerin elinden kurtulamadıklarını gösteriyor. En azından bu satırların yazarı öyle görüyor. Kürt çıkışı, hiçbir baltaya sap olamamış, ama sola hep ayak bağı olmayı başarmış birtakım işsiz güçsüzlerle ("nurjuva sol") karşılaştırılamaz elbette, fakat boykot, son tahlilde, makyajlı bir evetçiliktir. Ufuk Uras damgalı "Yiyin birbirinizi" bayağılığının yeni bir versiyonu (2.0) da diyebiliriz. Neyse...

Bu Türk döküntüler bir yana, Kürt hareketinin iki şeyi iyi bilmesi gerekirdi. Bir: Bu ülkede devrimci solumuza sorulmadan "hayırlı" hiçbir şey olmaz. Kendilerini bu kadar çok 12 Eylül "bağlamında" görmesinler ve kapitalizme bu kadar tapmasınlar. Türkiye'nin derin damarlarından sadece devrimci solumuz sorumludur. İki: Bu ülkede TKP karşıya alınarak sol ve solculuk adına hiçbir şey yapılamaz. Nurjuvazinin oyuncağı olmak dışında.

Kapitalizm boykot falan edilmez. Direnilir ve yıkılır. Onu da en iyi "Hayır" sözcüğü anlatır.