“Baskın” Cehalet: Yaşasın Emperyalizm!

Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş. Ya köpek kocayınca kimlerin maskarası olur?

Bu işin ucu yok.

Ama tahsille edinilmiş cehaletin ve uşaklığın ucu var. O tür cehaletin ve uşaklığın ipi kısa... Çok kısa.

İyi.

Baskın Oran türü ve onun/onların emperyalizm üzerine “tezlerinden” pek söz ediliyordu bir ara. Hazretin eski havası kalmadı. O nedenle, Aydemir’in saptamasından hareket edersek, adamcağız “radikal kapitalizm” güzellemeleriyle sahnede rol çalmaya çalışıyor. Pek ilgileneni kalmamıştı, şapkadan tavşan çıkarmayacak da ne çıkaracak?

Doğrusu, Türkiye solunun, “solculuk iddiası hâlâ yüksek” bazı kesimleri, ki bunlara sosyalist solumuzun “yumuşak karnı” da diyebiliriz, AB’nin neden emperyalist olamayacağı vecizelerini arada bir hatırlayıp gülüyor, bir kesim de “Cehaletin bu kadar tahsille mümkünmüş valla, doğru” diye söyleniyordu. Utanmasalar, bize dönüp “Çok haklıymışsınız!” bile diyeceklerdi. Baskın Bey işte böyle bir anda tekrar sahneye itildi.

“Baskın cehaleti” iyi biliyoruz: AB, emperyalist bir oluşum değildir, olamaz!

Örneğin AB’nin merkezindeki Fransa emperyalist değil, demokrattır.

Herhalde öyledir ve her ikisidir.

AB emperyalist olmadığı, olamayacağı için de, iki ay içinde dış ülkelere müdahaleye hazır edilebilecek 120 bin askerlik bir acil müdahale ordusu, kendi askeri istihbarat örgütü, nakliye uçaklarından ve yüzlerce helikopterden oluşan filolar ihtiyacı karşılanabilir!

Arslan demokrat Prof. Dr. Baskın Oran ve yandaşlarına göre, böyle talepler hiç vakit geçirmeden karşılanmalıdır.

Tamam da, ne oluyor?

Galiba, şu: Paris merkezli Avrupa Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (EUISS), güncelliğini koruyan görece yeni bir “raporunda”, farklı isimlerin katkılarıyla, AB savunma politikalarının 2020 yılında nasıl bir öze sahip olacağını tartıştı. AB, malum, “emperyalist olamayacağı için”, yurttaşlarını askeri ve terörist dış tehditlere karşı korumak zorunda! Silahlanması doğal. EUISS raporcuları, AB’nin dış politikada ve ekonomide kendi çıkarlarını korumakla yükümlü olduğunu hatırlatıyorlar. Baskın Oran sağ olsun, biz de sayesinde, politik ve ekonomik, AB çıkarlarının emperyalist bir nitelik içermeyeceğini iyi biliyoruz. EUISS yazarları işgüzarlık yapmasalar iyi olacak...

Bu tür saçmalıklar ve uşaklık belgeleri/belgileri bir yana. Ortada kendine özgü bir emperyalizm var: AB emperyalizmi.

Yoksa, EUISS Direktörü Alvaro de Vasconcelos, Avrupa savunmasının 2020 hedeflerini (“What Ambitions for European Defence in 2020?”) açıklar, daha doğrusu açımlarken, neden bu kadar ısrarla tam bir birlik-beraberlik resmi vermeye çalışsın?

Elbette, gelecekte de savaşlar olacağını, ama bu savaşların devletler arasında değil –malum, devlet düşüncesi özellikle azgelişmişlerde tasfiye sürecine girmiş bulunuyor– “küresel dünya toplumunun eşitsiz sosyoekonomik sınıfları arasında” patlak vereceğine inanan bir AB “think-tank”i için çıkarların nasıl ve nerede savunulacağı önemlidir. Kesin olan, bundan böyle dünyanın yoksulları ve zenginleri arasında korkunç savaşlar çıkacağı, ulus-devletlerin tasfiye sürecinde ve parçacıklar devleti denilen mafya tipi örgütlenmelerde, şoven boğazlaşmaların, barbarlığı iyice yerleştireceğidir. Zenginlerin nasıl hazırlandığına, bu tür raporlar sayesinde daha yakından tanık oluyoruz.

AB’nin resmi dış ve güvenlik politikası için “fikir üreten” EUISS’in yöneticisi Vasconcelos, Avrupa’nın çıkarlarını korumak amacıyla düzenlenecek askeri operasyonların, NATO gibi geleneksel Batı askeri itttifakından kısmen de olsa bağımsızlaşmasından yana. AB müdahale birlikleri için özerk bir komuta merkezi ile NATO’dan bağımsız bir “askeri casusluk ajansının” kurulması da şart. Rusya ise, yine Vasconcelos’a göre, “güvenlik kooperasyonuna” entegre edilebilir bir ülke.

Fakat, görüyoruz ki, raporun yazarlarından Tomas Ries hiç de Vasconcelos ile aynı fikirde değildir. AB demokrasisi bu, kolay mı, böyle görüş farklılıklarını sineye çekmek zorundalar.

EUISS yazarı Tomas Ries için, Kremlin, tam bir güvensizlik unsurudur. Stockholm’daki Dış Politika Enstitüsü Direktörü Ries, ısrarlı ve sert bir “karşı politikayla”, gerekirse güç de kullanılacağını hissettirerek, Batı için tehlikeli gördüğü rejimlerle ittifakların önlenmesinden yanadır.

Avrupa ülkelerinin bir türlü senkronize edilemeyen çıkarları nedeniyle ortaya büyük sürtüşmeler çıkmasını engellemeye çalışıyorlar. O zaman projektörü aşağı tabakalara, yeryüzünün lanetlilerine, asıl büyük tehdit potansiyeline tutmaları gerekiyor. Onu yapıyorlar.

Ne olursa olsun, görmek zor değil: Karşımızda adıyla sanıyla bir şiddet örgütü var. Sermayenin örgütlerinden biri.

Şiddet, askeri şiddet, bir gereklilik. Bir sonuç. Savunulan ve savunulacak çıkarların sonucu. Ayaklanmalarla mücadele planlarının, bu hesaba göre silahlanma projelerinin başka bir anlamı olabilir mi? Az gelişmiş veya çok daha yoksul ülkelerde patlak verecek isyanlara anında müdahale edebilmek için helikopter filoları, nakliye uçakları, göçmen akımlarına ve “korsanlara” karşı dünya denizlerinin tam denetimi, insansız savaş uçaklarının yaygınlaştırılması, tam donanımlı ordu örgütlenmesi vs Berlin’in de en önemi verdiği başlıklar arasında yer alıyor. AB’nin bu başlıklarda harekete geçtiğini ve geliştiğini gözlüyoruz.

AB emperyalizmi, merkezin çıkarlarını, yeryüzünün lanetlilerine karşı güç ve ölçüsüz şiddet kullanarak korumakta kararlı. Dünya yoksullarından gelecek tepkilerin dünya sistemini yıkıma götürmesinden çok korkuyorlar.

Bu nedenle en alttaki 1 milyar insanı her türlü şiddete tevessül ederek terbiye etmek zorundalar. Demokrasi, bu şiddetin çeşitli adlarından biri olmalı.

Ama, demokrasidir. Doğrudur. Açık dincilerin yanı sıra, soldan devşirilmiş liberallerin, hani şu Baskın Oran, Ufuk Uras, Oral Çalışlar gibi ne olursa olsun solculuk taslayan yarı cahillerin, tam da bu demokrasinin, bu ölüm biçiminin “yetkili acentaları” oldukları doğrudur.

Bu kesimin etkisi artarsa, AB emperyalizminin şiddet planlarının başarı olasılığı da artar. Herkes buna oynuyor. Baskın Oran da buna oynuyor.

Türkiye’nin büyük bir iç savaşla Avrupalılaştırılmasını hedefleyen “Osmanlı çökertmesi” için zaman gelmiştir.

Baskın cehalet, “Yaşasın emperyalizm!” sloganıyla özetlenebilir. Bunların son işi, “Osmanlı çökertmesi”nin büyük hayırlara vesile olduğunu müjdelemektir.

EUISS, bunları bilmese, yemlemese, hiç bu kadar açık oynayabilir mi?

Bunlar, EUISS ve benzerlerini bilmeseler, yemlenmeseler, hiç bu kadar açık oynayabilirler mi?

Emperyalizm artık demokrattır.

Emperyalizm artık demokrasidir.