İslami demokratik modernite

Yavuz Alogan'ın “İslami demokratik modernite” başlıklı yazısı 26 Mart 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Diyarbakır Nevruzu’nu izlerken, yine aklımdan çok kısa bir an, konuyla tamamen ilgisiz tarihi bir olay geçiverdi.

1938 yılının Eylül ayında Münih Antlaşması’nı imzalayan İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain, havaalanında toplanan basın mensuplarını elindeki kağıdı sallayarak selamlıyor. Kağıtta Hitler’le imzaladığı “iyiniyet anlaşması” yazılı. Ardından “zamanımızın barışı” başlıklı bir konuşma yaparak, Südet sorununun çözüldüğünü ve Avrupa barışının ebedi olduğunu açıklıyor. Dünya, derin bir nefes alıyor. Savaş ihtimali ortadan kalkmıştır. Lakin Alman panzer birliklerinin Polonya’ya girmesine ve II. Dünya Savaşı’nın başlamasına da bir yıl kalmıştır.

Sayın Öcalan’ın vekaleten yaptırdığı konuşmayla bunun ne alakası var diyeceksiniz. Doğru, hiçbir alakası yok. Fakat herkesin aklına bir şey geliyor. Benim de aklıma bu geldi.

Nevruz mesajı yeni bir dönemin başlangıcı ve yeni Ortadoğu savaşından hemen önce gerçekleşen çok önemli bir olaydır.

Türk milliyetçilerinin ve ulusalcı sosyalistlerin sandığı gibi, bu bir bölünme durumu değildir. Tam aksine, bir iltihak ve bütünleşme halidir. Sayın Öcalan’ın yaptırdığı konuşmayla PKK-BDP, uzunca bir müzakere ve ikna sürecinin ardından AKP’nin yeni Osmanlı siyasetine, ulus-devleti çözerek yerine geniş ve çok etnili bir ümmet toplumu geçirme tasarısına “resmen” iltihak etmiştir. “Resmen” diyoruz, çünkü önderlik aşırı ölçülerde kıvrak, değişen şartlara adaptasyon yeteneği inanılmaz ölçülerde gelişmiş bir siyaset adamıdır ve bu özelliğini terk ettiğine dair herhangi bir belirti bulunmamaktadır.

Bu durumda Türkiye’nin siyaset alanına, şimdilik kaydıyla, AKP-PKK-BDP adında tek bir devlet partisinin hakim olduğunu ve yeni anayasanın da hazır olduğunu söylemek durumundayız.

Önemli olan budur…

Tabii bir de “Demokratik Modernite” var ki beni çok aşıyor. Herhalde bu, siyaset bilimine bir katkı oluyor. Sanırım bu terminoloji ileride üniversitelerde, uluslararası siyaset ve sosyal bilim akademilerinde iyice olgunlaştırılıp derinleştirilecektir. Ben ise sadece kavramın başına “İslami” sözcüğünü eklemeye cüret ettim. Çünkü Abdullah Öcalan, hiçbir tereddüde yer bırakmayacak bir açıklıkla, Türk ile Kürt’ü İslam bayrağının birleştirdiğini, “ulus devletçikler”in ise “sanal” ve “suni” olduğunu söylüyor. Bu arada Alevilerden hiç söz etmemesi, Fethullah Hocaefendi Hazretleri’ne selam etmesi de dikkati çekiyor.

Müzikte konturpuan diye bir şey vardır. İki sesin karşılıklı konuşması gibi bir şey… Son siyasi tartışmalardan bir örnek vermek gerekirse mesela, gayda ile zurna, tulum ile trompet, 2’li 3’lü notalarla birbirini izleyen sesler çıkarıyorsa, “konturpuan yapıyorlar” denir. Bir de akompanye, eşlik etme kavramı var. Mesela, esas parçayı zurna çalıyor, tulum ona eşlik ediyor gibi…

Başbakan Erdoğan ile Öcalan arasında da bu türden bir ilişki var. Konturpuan mı yoksa akompanye mi geçerli yoksa birincisi ikincisine mi dönüşüyor, zamanla anlayacağız. Şu anda birinin başladığını, diğeri onun ağzından alıp tamamlıyor.

Herkes memnun oldu. Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, AB Genişleme Komiseri Stefan Füle, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, sevindiler ve memnuniyetlerini bildirdiler.

Hani düğün olduğu zaman aile büyükleri kan davalarını çözer ya tıpkı onun gibi, Obama da bu mutlu Nevruz münasebetiyle, Benyamin Netanyahu’nun Recep Tayyip’e telefon etmesini sağladı: “Yarın beraber askere gideceksiniz oğlum, öp ağabeyinin elini de barışın,” gibisine… ABD, savaş öncesinde cephe gerisini düzenliyor ve yeni cepheler kuruyor. Hedef, önce Suriye, sonra İran.

Herkes sevinç içinde.

Her şeyin keskin bir ışık altında apaçık göründüğü bu aydınlanma anı bizi de sevindirmeli. Silahlar sustuğuna göre, Kürt hareketinin siyaseten çeşitlenmesini zaman içinde Kürt halkını sınıfsal olarak temsil eden hareketlerin oluşmasını, yeni partilerin kurulmasını umut edebiliriz. Aslına bakılırsa, bir konuşmayla efsanenin büyüsü bozuldu şimdilik fark edilmiyor olsa da…