Güvercinler ve şahinler

Yavuz Alogan'ın “Güvercinler ve şahinler” başlıklı yazısı 22 Ocak 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Silahlı ya da silahsız her hareketin içinden, boyun eğmeyen, razı olmayan unsurlar çıkar şahinler güvercinlerden ayrılır. Mesela Yunan İç Savaşı’nın (1944-1948) son evresinde Markos Vafiadis, Stalin-Churchill anlaşmasını kabul eden Yunanistan Komünist Partisi’ne (KKE) isyan etmiş ve kendi ordusunu kurarak son gerillasına kadar savaşmıştır.

Elbette bugünün dünyası o kadar sert ve idealist değil. Bütün zeminler fazlasıyla esnek. Gene de PKK gibi otuz yıl savaşmış bir örgütün savaşmadan ya da bölünmeden silah bırakmasını beklemek aşırı iyimserlik olur. Bütün tarafların bunu bildiklerini varsaymamız gerekir.

Hükümet, kendi tabiriyle “İmralı enstrümanı”nı kullanarak PKK’yı silahsızlandırmaya, Kürt hareketinin ana gövdesini barışa razı etmeye çalışıyor. Bunu yaparken, dost istihbarat örgütlerinin de yardımıyla PKK’nın dış bağlantılarını ve ikmal hatlarını kesmeye, lojistik yapısını bozmaya çalışması doğaldır. Haklı olarak, “Bölgede herkes silahlanırken biz niye silah bırakalım” diyen ve devletin ağzından “Apo’ya racon kesiyor” şeklinde bir lumpen lisanıyla yanıtlanan Murat Karayılan’ı ve silah arkadaşlarını başka türlü nasıl ikna edecekler? Bölmeye çalıştıkları güvercinlere havuç, şahinlere ise sopa göstermelerinden belli. 16 Ocak tarihli Milliyet gazetesi, barış görüşmelerine paralel olarak F-16’ların üç saat boyunca Kandil’e TÜBİTAK’ın imal ettiği “sığınak delici” bombaları “yağdırdığını” bildirdi.

Paris’te kadın ve savunmasız üç insanın katledilmesine bu açıdan bakılmalı. Pek çok aktörün bu açıyı gördüğünü ama şu aşamada görmezden geldiğini düşünmek gerekir.

Ahmet Türk, ABD-İsrail’in hoşuna gidecek bir yaklaşımla, şöyle dedi: “Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi onun bölgede tek güç olmasını sağlar. Bu nedenle bu suikastı İran yapmış olabilir.” İran yapmış olamaz. Türkiye’nin güçlenmesini önlemek için İran’ın Kandil’e bol miktarda silah, mühimmat ve askeri istihbarat vermesi yeterlidir.

Öcalan ise şöyle dedi: “Oslo’yla ilgili olarak başlatılan Hakan Fidan soruşturmasının perde arkasında kim varsa, infazların perde arkasında da aynı güçler olabilir.” Müsteşar’la fazla vakit geçirince kendisini onun avukatı gibi hissedip de böyle bir yorum yapmıyorsa, dolaylı olarak ABD’yi işaret ettiğini söyleyebiliriz. Zira bu türden operasyonlar, komplo, dinleme ve takiple görevli F-tipini çok aşar. Aslında Öcalan’ın herkesle görüşmesinin sağlanması, üzerindeki ağır devlet baskısının kaldırılması gerekir.

Bu arada, 11 Ocak tarihli New York Times’ta Dan Bliefsky’ın Sakine Cansız’ın ağabeyi Metin Cansız’la yaptığı bir röportaj yayımlandı. Metin Cansız, kardeşinin Avrupa’da para toplamakla ve siyasi destek sağlamakla görevli olduğunu, isyancılara “hâlâ” silah sağlıyor (“providing arms for rebels”) olabileceğini söyledi. Bu son ifade Türk basınında yer almadı ya da öne çıkarılmadığı için görmedim. Bu haberin hemen ardından Kürt Haber Ajansı (ANF) New York Times’ın haberini Metin Cansız’ın ağzından tekzip etti.

16 Ocak günü Moskova’da bir Azeri restoranının önünde, “Dede Hasan” lakaplı Aslan Usoyan adlı bir mafya lideri uzaktan atışla öldürüldü. Wikiliks belgelerine göre bu kişinin PKK’ya silah sağladığı bildirildi. Acaba merkezi çökertmek için çevre temizliği mi yapıyorlar?

Bu arada, gene New York Times’ta Kürt meselesiyle ilgili peş peşe yazılar çıktı. Bunları uzun uzadıya incelemeye gerek yok. Barış için yeterli irade göstermediği ve uygun ortam sağlamadığı için doğrudan Erdoğan’ı eleştiriyorlar (Erdoğan’ı çok eleştiriyorlar!!!). Mesela, Aliza Marcus imzalı yazıda, barış için üç koşul öne sürülüyor. Birincisi, “anadilde eğitim”in anayasaya konulması. İkincisi, devletin PKK’ya karşı yaptığı operasyonları durdurması. Üçüncüsü, sadece PKK’nın değil BDP’nin de görüşmelerde muhatap alınması. “Ona danışılmalı, saygı duyulmalı (..) şiddet yanlısı bir grubu önlemek için (…) onayına, bir sözüne muhtaç olunacak” denilerek dikkatler Öcalan’ın önemine çekiliyor.
Özetle Atlantik ötesinden ve Ankara’dan, ilkesiz, kapalı, kurnazca, acımasız ve tam bir mutabakat olmadan yürütülen ince ve çelişen siyasetler, çok kaba ve kalın hatlarıyla adeta göze batıyor.