‘Benim olmazsan taciz ederim’

Yavuz Alogan'ın “'Benim olmazsan taciz ederim'” başlıklı yazısı 19 Mart 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Futbol ve magazin alemine yabancılığım beni yakından tanıyanları hep şaşırtmıştır. Nedenini bilmiyorum, ancak bu iki alanda gözüme ve kulağıma ilişenler belleğimde tutunamaz. Alanın inceliklerini ve esprilerini de anlayamam, anlasam da gülünecek bir şey bulamam.

Bu yüzden, emin olun, yakın zamana kadar Nihat Doğan’ın varlığından haberdar değildim.

Geçen gece kulağım televizyonda, mutfakta salata yaparken birden dikkat kesildim: “Türkiye’de solcu yok zaten… Bunlar solu bilmiyor… Solculuk bize kaldı…” İlk anda Ömer Laçiner konuşuyor sandım, çünkü aynı şeyleri söylüyor. Salatayı bırakıp aletin karşısına geçtim.

Arkadaş Caracas’a gitmiş, Chavez’in ne kadar devrimci olduğunu anlatıyor. Kimlerden acaba, diye düşündüm fakat insan bir eğretilik olduğunu hissediyor.

Nihat Doğan adı geçince ne yaptım? Elbette hemen google’a başvurdum. Türkücüymüş meğer. “Benim olmazsan taciz ederim” türküsünü de dinledim: “Tuttuğumu deli gibi koparırım amma/ İyilikle olmazsa vallahi zorla…”

İnsan her gün yeni şeyler öğreniyor. Nihat Doğan, Deniz Gezmiş hakkında da konuşmuş: “Mekânın cennet olsun benim dava arkadaşım. Seni unutmadık unutturmayacağız! Sana ve bu ülkenin binlerce fidanına kıyan, katil faşist darbecilerin sistemini yıkacak, yeni anayasayla halkların kardeşliğini getireceğiz.”
Bak sen şu işe!

İzleyenle izlenen arasına estetik bir uzaklık koyarsanız, Brecht’in “yabancılaştırma efekti” dediği sahne tekniğine ulaşırsınız. Seyirci olaya dışarıdan bakmak zorunda kalıp yabancılaşınca, kendi yorumuyla gerçeğe ulaşma çabası gösterir.

Bu “efekt” karşısında seyirci olarak ben de öyle yaptım.

Şöyle denebilir:

Dünya ve ülke çapında kitlesel isyan hareketlerinin yükselmemesi, geçmişin devrimci kahramanlarının ikonlaştırılmasına yol açıyor. İnsanlığın namuslu, yiğit ve ölümü hiçe sayan (kurban) karakterlere yönelmesini, bugünün dünyasında başkaldırının güçsüz, siyasetin kirli ve kurtuluş umutlarının zayıflamış olmasıyla açıklayabiliriz. Bu açıdan bakıldığında değerli sanatçının, her ne kadar reklâm amacıyla olsa da, Deniz Gezmiş kimliğine sığınmasını anlayabiliriz. Bu biraz da pop şarkıcısının, hatta işçilerini sömüren paragöz patronun yaz tatilinde Che Guevara tişörtüyle dolaşıp hava atmasına benzer.

Ama öte yandan baktığımızda, sosyalistlerin itibarıyla, saygınlığıyla ilgili vahim bir durumla, para/sermaye ilişkileriyle en hassas noktasından yakalanmış medyanın iktidar yalakalığında her türlü malzemeyi sonuna kadar kullanma azminin bir örneğiyle karşılaşıyoruz. Meydan bu kadar boş mu? Böyle bir karakteri kasten televizyonlara çıkarıp inceden gaz vermek, sosyalistlere sövdürmek ve bıyık altından gülmek nasıl bir iştir? Medya maymunluğu için başka malzeme mi kalmadı? Bu nasıl bir cüret, nasıl bir utanmazlık, sululuk ve gayrı ciddiyettir!

Nihat Doğan, yeni anayasayla Deniz Gezmiş’in özlediği halkların kardeşliğini getirecekmiş!

Hep beraber gülelim.

Fakat tedbiri de elden bırakmayalım adam ciddi!

Onun olmazsak taciz edebilir.