'Alevilik biterse Alevi sorunu da biter!'

Dünya dinlerinin ve inançlarının hoşgörü ve karşılıklı saygı ortamında yan yana var olmaları, günümüz ihtiyaçlarının başında gelmektedir.

Bu ihtiyacın giderilmesi ortalama akıl ve vicdan sahibi her insanın da arzu ve özlemidir. Tarihin gerilerinden süzülüp gelen acı gerçekleri görmeden, salt niyetle barış içinde bir ortam yaratmak olanaklı değildir. Dünden bugüne miras kalmış tarihi haksızlıklar, bu arzu ve özlemin karşılık bulmasını zorlaştırmakta, iktidarlar ve emperyal güçler bu mirastan yararlanarak çözümsüzlük üretip, sosyal sorunların kangrenleşmesine yol açmaktadırlar.

Sosyal olguyu yok etmek
Sosyal sorunları bitirmenin yolu, soruna neden olan kaynakların ortadan kaldırılmasından geçer. Çünkü sorunlar, nedenlere dayalı sonuçlardır. Sorunu çözme sorumluluğunu ve gücünü elinde bulunduranlar bu nedenleri görmek istemezlerse, geriye bir tek yöntem kalır: Sosyal olguyu yok etmek...

Bugün, “cami-cemevi-aşevi” ortak projesiyle yapılmak istenen tam da budur, sosyal olguyu yok etmek...

Bir ortak proje... Kimin kiminle ortaklığı? Yüzyıllardır Alevileri ve Aleviliği yok etmek isteyen hep iktidar kalmış gerici bir zihniyetin en uç temsilcisi ile İttihat Terakki'den bu yana iktidarlarla işbirliğini ibadet sayan Alevi bir aileden bir aktörün ortaklığı...

Alevi asimilasyonunu kolaylaştırma aşkı
“Hoşgörü ve dinler arası diyalog” gibi gayet insani ve barışçıl bir söylemin arkasına sığınarak “cami-cemevi-aşevi” ortaklığıyla Aleviliği ve Sünniliği barışık kılmaya çalışmak, ilk etapta kulağa ve akla hoş gelebilir. Ancak bu ortaklığın kimlerin projesi olduğuna bakıldığında, az da olsa tarihi ve toplum ilişkilerini bilen hiçbir kesim nezdinde bir inandırıcılığının olmadığı görülecektir.

AKP'nin, özellikle de Alevilere açık açık hakaret etmekten çekinmeyen Fetullah Gülen'in aniden Alevi dostu kesilmesine, Fetullah Gülen-İzettin Doğan aşkına şaşmamak gerek, Alevi asimilasyonunu kolaylaştırma aşkı...

Varlık nedeni nihai hedefte dünyayı İslamlaştırmak olan Fetullah Gülen'le, varlık nedeni Alevi toplumu üzerinden işbirlikçiliğin nimetlerinden yararlanmak olan İzzettin Doğan'ın bu aşkının “Hoşgörü ve dinler arası diyaloğu amaçladığını” söylemek, onların varlık nedenlerine ve mevcut zihniyetlerine ters düşer.

AKP'nin ve Fetullah Gülen'in, Sünni iktidarlarca işlenmiş katliam ve zulüm uygulamalarına dair eleştirel/özeleştirel bir tek cümle dahi ağızlarından çıkmazken, bu katliamları yapanları ve yaptıranları ululaştırarak yad etmeleri, bu zihniyetin dünden bugüne değişmediğini göstermektedir. Tarihi bir yüzleşme yapılıp bir zihniyet devriminin işaretleri yaşam bulmadıkça, iktidar(lar)ın Alevilere ve Aleviliğe dair “iyi niyet” gösterileri güven vermekten uzak kalacaktır. Bu konuda her Alevi, “cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşeli...” olduğunu çok iyi bilmektedir.

Kalenin içten fethi!
Katliam ve asimilasyon yöntemleriyle bitirilemeyen Aleviler ve Alevilik, günümüz koşullarında kalenin içten daha kolay çökertileceği yöntemine başvurularak, saldırmanın yerine sarılma esas alınmış ve kalenin içten fethi için en uygun aktör olarak İzzettin Doğan seçilmiştir. Doğrusu, bir “seçilmeden” daha çok, gönüllü bir işbirlikçi olarak ibadet saydığı kendi görevini yapmıştır.

“Hoşgörü ve dinler arası diyalog” gibi dünyanın ihtiyaç duyduğu bir ortamın yaratılmasını sağlamak, herkesten önce Alevilerin arzu ve özlemidir. Ancak AKP iktidarının ve iktidar ortağı Fetullah Gülen Cemaati'nin ister söylemleriyle ister günübirlik siyasal pratik ve uygulamalarıyla Aleviliği bitirmeye yönelik hedefleri gizli değildir. Niyet ve amaçları bu kadar açık olan bir zihniyetin “cami-cemevi-aşevi” projesiyle bir kardeşlik ve eşitlik aradığına inanmak, Ebu Suud'tan Alevi dostluğu beklemek gibidir.

Cami ibadethaneyse cemevi nedir?
Alevilerin bu projenin tehlikelerini görerek demokratik bir hak olarak protesto etmelerini iktidarın aşırı şiddet yöntemleriyle bastırmaya çalışması, bu zihniyetin “dostluk” algısının ve niyetinin çok açık bir göstergesi olarak karşımıza çıkmıştır.

Daha düne kadar Alevileri yok edilmesi gereken “sapkınlar” olarak görenler, her ne hikmetse bugün “ibadethaneleri cami olan Müslümanlar” olarak kabul etmeye başladılar. Bu ani geçişin ara yerine tarihi bir yüzleşme koyma gereği duymadan...

Israrla, “Alevilerin ibadethanesi camidir” diyeceksin, camiyle cemevini aynı ortamda var edeceksin.

Sormazlar mı? Cami ibadethaneyse, cemevi nedir? Cemevi ibadethaneyse, AKP ve Fetullah Gülen tarafından ibadethane olduğu neden kabul edilmiyor? Edilmez, edilirse asimilasyon zorlaşır.

Bu ortaklıkta bir ibadethane (cami), adı tam konmamış bir kültür evi, tekke, dergah, vakıf vb. (cemevi), bir de aşevi olacak. Bu durumda, herkes Müslüman olduğuna göre, camide namaz kılınacak, iş görsün diye cemevinde zikir yapılacak, sonrasında aşevinde oturulup karınlar doyurulacak.

Günübirlik ibadet pratiğinde, camide beş vakit namaz kılınırken, Aleviler haftada bir akşam cem tutup semah dönecek. Akşam namazına denk gelen sazlı, sözlü, demli bu ibadetten rahatsızlık duyup “burayı cümbüş evine çevirdiler” denilerek bir şiddet yöneliminin olmayacağını kim garanti edebilir? Ya da o camiye hangi cemaat gider?

Günübirlik cem tutulmayan bir cemevi yerine aşevi bir çekim unsuru olarak kullanılacak. Meteris avcılığındaki gibi av, avcının vuruş alanına çekilecek. Projenin hedefleri dahilinde her gün aşevinde karnını doyuran yoksul Alevi, “işte ibadethane, haydi namaza” diye açıkça baskıyla ya da dolaylı bir şekilde camiye davet edilecek. Aleviler, büyük kuvvet İslam'ın psikolojik baskısı altında kalacak. Bu baskı asimilasyonu kolaylaştıracak.

Ramazanda aşevi açık kalacak mı? Her ramazan süresince “ramazan adabına” uymayan insanlar linç edilip öldürülürken hangi cami cemaati aşevinde yemek yiyenlere hoşgörüyle bakacak?

Ortak alanda cenaze namazı mı kılınacak, yoksa cenaze erkânı mı uygulanacak? İslam'da cenaze namazı esas olduğuna göre, kuşkusuz ki cenaze namazı kılınacak.

Her şeyden önemlisi, böylesi bir cemevinin inanç ve ibadet bilgileri, Sünni-Şii İslam kurum ve kuramlarından beslenecek.

Açıkçası, Aleviler “hoşgörü ve dinler arası diyalog” gibi bir kandırmacanın girdabında yutulmak isteniyor. Tarihi bir yüzleşme yapılıp Alevilere kalıcı bir güven verilmedikçe, cemevi ibadethane olarak kabul edilmedikçe, devlet inançlar üzerinden elini çekmedikçe, seküler/laik bir demokrasi yaratılmadıkça, anayasaya eşit yurttaş hakları temelinde bağlayıcı bir hüküm konulmadıkça bu yutma/yutulma yöntemlerine hep başvurulacaktır.

Tarihin gerilerinden günümüze Aleviler ve Alevilik hep sorun olmuş, bugün evrensel değerlere dayalı bir çözüm olanaklıyken, görünen o ki Alevileri ve Aleviliği bitirerek sorun olmaktan çıkarılması uygun görülmüştür.

Alevilerin önündeki tek yol, kendi örgütlü birliğini yaratarak, tüm ezilenlerle, Kürt halkının özgürlükçü/eşitlikçi gücü ve Türkiye emek ve demokrasi cephesiyle eşit bileşen olarak birleşmektir.