“Trakya Cumhuriyeti”…

KENTİN SESİ - TRAKYA Yazıları

1919'da "milleti, yine milletin azim ve kararı kurtacaktır" diyen ulusal devrimci anlayışı sürdürdüğünü söyleyenler, 90 yıl sonra "ABD ve AB ile Trakya'yı açık açık konuşalım" noktasına gelmişse, "taşlar yerine oturuyor" demektir.

"Trakya Cumhuriyeti" bize değil, Anıl Çeçen'e ait bir kavram. Çeçen'in konu üzerindeki fikirlerinin genişçe bir özetini geçen Cuma günü yayımladık. ( http://haber.sol.org.tr/mansetler/mansetsag/11628.html )

Anıl Çeçen'in tezlerinde önemli ifadeler olduğu gibi, Trakya Cumhuriyeti'ni siyonist proje olarak değerlendiren, Büyük Makedonya'da yeni İsrail kurulacağını öne süren, yorum yapmak istemeyeceğimiz bölümler de var. Çeçen'in ABD-AB'nin Trakya Cumhuriyeti projesi olduğu önermesi önemli. Projenin üç komşu ülke olan Bulgaristan,Yunanistan ve Türkiye'nin sınırlarını değiştireceği savı oldukça dikkat çekici ve anlamlı.

Fakat bütün tezlerin içinde şu sorunun yanıtını bulamadık : "AKP hükümeti bu projenin neresinde ?"

soL olarak Trakya'nın adım adım bir eyalete dönüştürüldüğünü görüyor ve yazıyoruz. Portalımızın arşivinde bu konuda onlarca haber bulunuyor. Hatta o kapsamdaki haber ve yazıların çokluğundan "Trakya'yı Koruma Partisi" ünvanı bile aldık.

Haberlerimizde hiçbir zaman "Trakya Cumhuriyeti" nitelemesini kullanmadık. Biz, AB ile sınır ötesi işbirliklerine sokulan bölge illerine bir de Bölge Kalkınma Ajansı kurulursa Trakya'nın "eyaletleşeceğini" söyledik. AKP hükümetinin memurları ve Fetullah çocuklarından oluşan uğursuz bir koalisyonun bölgeyi "sınır ötesi"ne terk ettiği tespitinde bulunduk. Felaketin kaynağını emperyalizm işbirlikçisi AKP olarak saptadık ve AKP hükümetinin durdurulmasını yaşamsal gördük.

"Eyaletleşme"nin şüphesiz ki bir dış boyutu var. AB'nin "kaynaştır-birleştir" amaçlı fonlamalarını, ABD'nin "Balkanlar'a eklemlenmiş Trakya" girişimlerini, aktörlerin isimlerine varıncaya dek teşhir ettik. Trakya üzerinde dolaşan karanlık planların ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmasında en temiz sicil sanıyoruz soL'a aittir. Daoudov'ları, Çıkırık'ları başka nasıl tanıyabilecektiniz ?

Peki AKP bu "dış boyut"un, o tuhaf kişiliklerin ne kadar dışında? Hepsi AKP ile organik ilişki veya dirsek teması içinde !

Dahası AKP'nin devletin memurunu "eyaletleştirme görevlisi" gibi kullanmakta sakınca görmediği ortada ! Hatta şunu da söylemeliyiz, Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümet, devlet memurlarını yabancı ülkelerle bu denli tehlikeli işlere bulaştırmamıştır. Bürokratını, memleketini parçalayacak emperyalist projelere memur tayin etmekte ihanet görmeyen, öylesine aymaz bir hükümet belki dünya tarihinde görülmemiştir.

AKP'yi "proje"nin dışında, olan bitenden "münezzeh" görmek olası değildir. Olgular ve gerçekler gösteriyor ki AKP, emperyalist girişimlerin kenarında bulunmak şöyle dursun felaketin odağında.

Anıl Çeçen sürece "siyonizm" gözlüğünden bakarak, sadece dış boyutlarıyla birlikte değerlendiriyor ve "Trakya Cumhuriyeti hazırlığı var" diyor. Açıkçası, bölge için öngörülen "yeni siyasal oluşum"un adının hiçbir önemi yok. Emperyalist tekellere kayıtsız şartsız açılan Trakya'nın, Kosova gibi tuhaf bir yapı oluşturacağı kesin. O aşamada bölgede "referandum" yapılıp resmen "bağımsızlık" ilan edilmiş, "mavi zemin üzerine yıldızlı" bayrağı olmuş, uyuşturucu kaçakçısı birisi başbakan yapılmış, ne fark eder?

Emin olduğumuz ve Çeçen'in de emin olması gereken şudur : AKP'nin durdurulamadığı bir dönemde "Trakya Cumhuriyeti" kurulursa, o devleti dünyada ilk önce AKP hükümeti tanır ! Kosova örneğindeki gibi AKP'nin görevlendirdiği bir "monşer" elinde zarfla kapıda bekler. Uzaktan ABD veya bir AB elçisi görülünce de kapıyı çalıp tanıma mektubunu "saniye farkıyla" bırakıverir.

Çeçen'in görüşlerinde merceği yanlış yere koymaktan kaynaklanan "Türk ve Müslümanların Avrupa'dan atılmak istendiği" gibi anlamsız önermeler var. Ulusal ve dini kimlikler ekseninden çelişki bulmak, emperyalizm karşıtı tavrı sakatlıyor. Emperyalizm, hedeflerini gerçekleştirmede işine yarayan her ulus ve dinden kesimin yanında saf tutabilir.

Çelişkinin inaç ve kimlikten değil tamamen sınıfsal olarak ezen-ezilen ayrımından kaynaklandığı görülmediğinde gerçekten uzaklaşılır."Müslüman Türkleri Avrupa'dan kovmak isteyen Trakya Cumhuriyeti projesinde rol alan Müslüman Türk AKP ve Müslüman Türk Fetullah çocukları..." Bunu nasıl açıklayacağız şimdi? "Ama onlar benliğini kaybetmiş kimseler" deyip geçiştirmek kolay mı?

Uzatmadan, geçerli kriteri söyleyelim : "Çıkarlarını emperyalistlerin siyasi hedefleriyle birleştirmiş herkes karşı taraftadır, Trakya Cumhuriyeti projesine hizmet eder".

Anıl Çeçen'in Trakya Cumhuriyeti olarak kavramlaştırdığı birçok önermesine katılmıyoruz. Dahası bazılarını gerçeğe uzak ve mücadeleyi sakatlayıcı buluyoruz. Lakin Çeçen'in şu iki cümlesini anlamaya çalışmak ve eleştirebilmek dahi mümkün değil:

- "Türkiye AB ve ABD ile artık açık açık Trakya'nın geleceğini konuşmalı"

- "Eğer sınırlar değişecekse bütün Trakya Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında bir araya gelsin"

Emperyalist ülkelerle memleketin bir karış toprağı üzerinde açık veya kapalı pazarlık yapmayı kabul etmek, "sınırlar değişecekse Türkler bize sığınsın" demek en hafifiyle "mücadele etmeyeceğim, karşı koymayacağım" demektir. Asıl tehlike burada ! "Trakya'yı emperyalist ülkelerle müzakere edelim" önerisi ne yurtsever, ne de "milli" bir tavır olabilir.

Çeşitli örneklerini gördüğümüz "milli" devrimciliğin en radikali "dengeci" fakat çoğunluğu pazarlıkçıdır. İşçi ve emekçi halk ise yurdun bağımsızlığını masa üstüne koyup tartışmaya açmaz. Vurur ve alır !

Yazının başında yer alan "taşların yerine oturması" sözünün anlamı bu tam bağımsızlığın işçi sınıfının meselesi olduğu artık kanıtlanmıştır. 1919 süreci en azından halka güveniyordu. Devrimciliğin "milli" olanı, halkın "azim ve kararlılığına" güvenmediği için tarihin dışına düşmüştür.

Tam da bu nedenle ulusalcı yahut millici değil, işçi sınıfı devrimcisiyiz.