Avrupa Birliği'ne Muhiplik Aidatı

Tekirdağ İl Özel İdaresi'nin 2008 yılı performans raporunda ilginç bir harcamaya rastladık. Geçen yıl "CPMR üyelik aidatı" açıklamasıyla 15 bin TL'lik gider kaydı işlenmiş. CPMR, yani Avrupa Kıyı Bölgeler Konferansı daha önce soL'da ele alınmıştı. ( http://haber.sol.org.tr/mansetler/anamanset/trakya-avrupa-birligi-kiyi-b... )

Tekirdağ, CPMR'nin Karadeniz ve Balkanlar Komitesi'ne üye ve dahası Tekirdağ Valisi o komitenin Başkan Yardımcısı. Bunu biliyorduk.

2008 yılının Haziran ayındaki bir komite toplantısında "kentimin potansiyelini paylaşmaya hazırım" sözleri edildiğini, sanıyoruz bir-iki defa bu köşede yazdık. Aynı toplantıda Türkiye'nin bir bürokratı tarafından "CPMR sadece AB'ye yoğunlaşmasın, kendini AB ilkeleriyle tanımlayan ülkeleri de dahil etsin" akılları verildiğini öğrenmiştik. CPMR'nin Ekim-2008'de yapılan 36. yıllık toplantısında, AB bayrağı arkasında verilen tuhaf pozlardan söz etmek istemiyoruz.

Evet, tüm bunları biliyorduk. Ama AB'ye muhiplik gösterileri için, halkın vergilerinden yıl başına 15 bin TL ödendiğini açıkçası bilmiyorduk.

Doğan medyası Tekirdağ Valisi'nin mesela 4. makam otosunun 220 bin TL değerinde olduğunu, Haşim Kılıç mahdumunun daha eski bir makam otosunda gezdirildiğini, bir AKP'li vekilin damadına "kıyak kadro" vakasını birer birer yazdı.

Yerel basın ise "Valilik logolu ama basımevi belli olmayan korku filmi tadındaki masal kitapları" gibi ufak tefek olayları ele aldı. Örneğin, en "sivri" çıkış bir yerel gazeteci gediklisinden geldi. 4. makam otosu için "arabası var, güzel mi güzel" başlığı attıktan sonra konuyu "her yiğidin yoğurt yiyişi ayrı" sözleriyle bir güzel bağlayıverdi. Yoğurdu yiyene afiyet olsun!

Öte yandan, Mayıs-2007 tarihinde tekstil patronlarına verilen "mevzuat hazretlerine karşı mücadeleye devam" tavsiyesi ilginçtir (aslında değildir) basında yer almadı. "Hukuk devleti" mi vardı da, bir bürökratın hukuka meydan okuma çağrısı haber olsundu? Üstelik çağrı kime yapılmıştı? Tekstil işverenlerine. Onlar dizginsiz emek sömürüsünün gülleridir, gülleri ! "Hukuk hazretleri"ne karşı mücadele, patronların asıl işidir.

"Trakya eyaleti" projesinin Bölge Kalkınma Ajansı ayağındaki çabalar soL'dan başka bir yerde gündem olamaz, kabul ediyoruz. "Yerelleşiyoruz, demokrasi gelişiyor" diyen AK-demokratından, "komplo bunlar, komplo" diyen mermisiz tüfeklere dek cümle "sol" ahali, kursaklarındaki döviz cinsi lokmalardan nefes alabilselerdi belki söz söylerlerdi. Ama hiç böyle bir şey olur mu? "Bak, falanca da yurtsever olmuş, vah vah" demezler mi sonra?

Çorlu Lojistik Merkezi için Bremen'den tutulan Thomas Nobel'lerin fikirleri de yalnızca soL'da yazılabilir. "Emperyalist tekellere % 80 pay, sınırsız istisna, devletin görevi tekellerin propagandası" diye özetlenebilecek fikirler kimin ilgisini çeksindi ki, değil mi?

Veya "yandaş" medya gibi mi yapsaydık? Açardık ilk Ergenekon iddianamesinin 330 numaralı delil klasörünü, ardı ardına "Şok!" haberler çıkarırdık. soL'da "İstanbul Belediyesi soruşturmalarını kapatmış. Abdülkadir Aksu ve Vecdi Gönül'ün özel istihbaratçısıymış. Bir ara MHP'ye yanaşmış ama Fetullahçı'ymış" kelimelerini tekrarlayan onlarca haber okumak ister miydiniz?

Şöyle bir manşet nasıl olurdu:

"Şok! Tüyler ürperten, kan donduran, tansiyon fırlatan, şekeri azdıran, baş döndüren, yürek sızlatan, şok geçirten, çılgına çeviren, gözleri yerinden fırlatan, burundan sümük aktıran, ağızdan salya sızdıran, mideye kramplar girdiren, kıç hoplatan, ayakları yerden kesen, saç-baş yoldurtup kel bırakan, yumruk yemişe çeviren, kafaya balyoz indiren, alimallah iktidarsız yapan, kalpten götüren, kanser ve/veya verem eden, domuz gribi bile bulaştıran ve dahi gündemi sarsan, yakan, yıkan, her şey eden korkunç belge ! O bürokrat bakın kimmiş?"

"Yanaşık" medya kadar iğrenç oldu mu? Merak etmeyin, hala soL okuyorsunuz. Bir egzersiz yaptık ve bitti.

Bunların hiçbirini yapmayız. Bozuk düzende sağlam çark olamayacağı için tek tek kişilerle uğraşmayız. Fakat yurtseverliğin gereği olarak araştırırız, buluruz ve sergileriz, o ayrı.

Örnek olarak, Tekirdağ İl Özel İdaresi'nin geçen yıl 15 bin TL ödediği CPMR'ye ait iki yeni belgeden söz etmek istiyoruz.

İlk belge 23 Nisan 2009 tarihli. "Manifesto Taslağı" olarak sunulan belgenin başlığı : "Krizden Daha Güçlü Çıkmak İçin Bir 'Avrupa Bölgeler Anlaşması'". CPMR Genel Sekreterliği'nin üye bölgelere (Tekirdağ dahil) antetli, resmi çağrısı. Üye bölgelerin krizden çıkış için farklı yollar denediğinden uzun uzun yakınan CPMR "gerçek" çözüm için bir anlaşma öneriyor. Dikkat ediniz, sözde anlaşmanın muhattapları ülkeler değil, doğrudan üye bölgeler. Peki anlaşma ilkeleri neler?

* Yerinden yönetim ilkesini uygulayabilmek için "çok katmanlı yönetişim"
* Siyasal etiğin göstergesi olarak, yerindenlik ilkesinin her katmana ve Avrupa politikalarına uygulanması
* AB ortakları ve özellikle komşu bölgelerin tüm kamusal eylem katmanlarında korumacılığın reddi.

Avrupa Birliği'nin süslü söz kalıplarına yabancıysanız, özeti şu : Avrupa'nın kapitalist krizi aşabilmesi için komşu bölgeler (Trakya ve Tekirdağ örnektir) her tür korumacılığı kaldırsın ! Bunun için yerelleşsin, mesela eyaletleşsin, emperyalizmin "çok katmanlı yönetişim"ine açılsın... Evet, CPMR'nin manifestosu işte bu!

Diğer belge ise 19 Mayıs 2009'a ait, CRPMCOM090028 referans numaralı bir basın bildirisi. Örgütün Genel Sekreteri Xavier Gizard diyor ki : "Bir tarafta AB kurumları, diğer tarafta ise bölgedeki insanlar, ekonomik ve sosyal 'paydaş'ların arayüzü olarak 'Bölge'lerden oluşan yeni bir yönetişim biçimi öneriyoruz".

Tercümesi: "Bölge yönetimleri, sermaye (ekonomik paydaş), "sivil" örgütler (sosyal paydaş) ve halkı "temsil" eden ara birimlerdir. AB kurumları bunlarla "yönetişecek"... CPMR'nin en taze herzeleri bunlar, başka söze gerek var mı?

Belge tarihlerinin Türkiye Cumhuriyeti için önemli günlere (23 Nisan ve 19 Mayıs) denk gelmesi sadece tesadüf. CPMR'nin 160 "üye bölge"si var, burada "anlam" aramak gereksiz. Asıl anlam belgelerde ifade edilen amaçlar ve "öneri"ler... Cumhuriyet'in felaketi orada...

Merak ediyoruz, Tekirdağ İl Genel Meclisi'nin 34 üyesinden (19'u "Cumhuriyet'i kuran parti"li) tek bir kişi çıkıp CPMR'ye ödenen "muhiplik aidatı"nı sorar mı? Yahut Cumhuriyet'in tek bir savcısı var mı? Anlaşıldı, CPMR aidatını sormak bile, yine işçi ve emekçilerin sosyalist iktidarına kalacak...