TRAKAB'ı yenmek için Yıldız Dağları cephesi - I

KENTİN SESİ - TRAKYA Yazıları

Trakya Kalkınma Birliği'nin (TRAKAB) Çevre Düzeni Planı yeniden gündem konusu olacağa benziyor. Yasallığı tartışmalı TRAKAB'ın hiçbir hukuksal ve meşru temeli olmayan planı bir süredir unutulmuştu. Şöyle ki:

İstanbul Metropoliten Planlama (İMP) yılan hikayesine dönen plan için bitiş tarihi vermekten bile vazgeçmişti.

TRAKAB'a muhalif söylemler geliştiren CHP, 29 Mart yerel seçimleriyle Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ İl Genel Meclisleri'nde mutlak çoğunluğu elde etti.

Planın iki önemli aktörü, Tekirdağ ve Kırklareli valileri Temmuz ayı sonunda geldikleri gibi gittiler. TRAKAB, Bölge Kalkınma Ajansı ve bunların üzerinden “Trakya Eyaleti Genel Valiliği” beklerken iki farklı ilin sıradan valiliğine yollandılar.

“TRAKAB çöpe gitti” yorumları yapılırken Kırklareli İl Genel Meclisi Başkanı CHP'li Tuna Soykan birkaç gün önce yazdığı bir makalede meseleye tekrar değindi. Soykan, planın bölgedeki İl Genel Meclisleri'ne gelmesi halinde iyice sorgulanması gerektiğinin altını çizdi. Planın bakış açısı ve bunun tehlikelerine işaret ederken ise maalesef “özü” ıskaladı. TRAKAB planını İstanbul'un Trakya'ya doğru genişleyeceği, bölgenin doğal kaynaklarının tehlikeye gireceği “bildik” yaklaşımıyla ele aldı.

“Bildik” diyoruz çünkü Trakya'nın aydınları planın adının “çevre düzeni” olmasına aldanıp çevre duyarlılığı üzerinden muhalefet yapıyorlar. Değerli bazı bilim insanları ve bölgenin kimi kitle örgütleri bu tavrı benimsemiş ve dahası kanıksamış durumda. TRAKAB'ın siyasal ve uluslararası süreçlerin bir uzantısı olduğu göz önüne alınmadığında patinaj yapmaktan kurtulmak mümkün olmuyor. Sorunu ABD-AB'nin Balkanlar, Trakya ve Karadeniz üzerine hedeflerinden bağımsız sanmak çözüm getirmediği gibi, halkı da kavrayamıyor. “Çevremize sahip çıkalım” dediğinizde kitleler ayağa kalkmıyor.

“Halk duyarsız, ne yapalım yani” diyerek sorumluluktan kurtulmak mümkün mü? 26 Eylül 2008 tarihli “toprağımıza, suyumuza ve geleceğimize sahip çıkıyoruz” başlıklı basın bildirisi “felaket”ini hatırlıyoruz. “Felaket” tabirimiz kimseyi kızdırmasın ama “103 örgüt adına” söz söyleyen iki elin parmakları kadar temsilciyi kimse ciddiye almadı. Sayılardan çok daha vahim boyut, bildirinin “planlama süreçlerine sivil toplumu katın” talebi etrafında kurgulanmış olmasıydı. Dostça acıyı söyleyelim, emperyalizm sivil toplumdan korkmaz !...

“Emperyalizm bunun neresinde?” diyenleri duyar gibiyiz. Cevabımız gayet açık: TRAKAB'ın özünde ! Trakya Üniversitesi'nin çevreye ve tarımsal üretime duyarlı Çevre Düzeni Planı niye ezilmek isteniyor? “Eyaletleştirmeye” varacak Trakya Bölge Kalkınma Ajansı planları niye yürürlüğe konuyor? TRAKAB türü illegal örgütleri yetkili kılarak Trakya'nın kaynaklarını yağmalamak kimin hedefi ? Bütün bunlar bölgenin emperyalizmin ihtiyaçlarına göre yapılandırılması değilse AKP hükümetinin sıradan bir yanlış tasarrufu mu? O zaman AKP emperyalizmin işbirlikçisi değil, “sivil demokrat” !

Peki TRAKAB'ın eski Başkanı, AB temsilcilerine “potansiyelimizi paylaşmaya hazırım” derken, devlet silsilesi içinde İçişleri Bakanı veya Başbakan'a rutin bir rapor mu veriyordu, yoksa emperyalizme taahhüt mektubu mu sunuyordu? Demek ki, gözlerimizi sıkıca kapatsak, görmek istemesek bile emperyalizm var.

TRAKAB'ın varlık nedeni ABD-AB taleplerine yanıt vermek. TRAKAB planı da “İstanbul'un Trakya'ya yayılması” değil, ABD ve AB'nin memleketin kuzeybatısından topraklarımıza doğru genişlemesidir. Karadeniz-İstanbul-Boğazlar-Marmara gibi stratejik noktalara ulusal sınırları aşarak ulaşmak isteyen emperyalist merkez, yol üzerindeki Trakya'yı “AB güdümlü eyalet” yapmayı kendi istikrarı açısından zorunlu görüyor.

TRAKAB'ı yenmek için doğru başlangıç emperyalizmin bu yönelimini kavramak. “Büyük plan”, kendisini toptan red etmeyen, “bizi de katın” diyen 103 örgütten niye korksun ki? “Sivil toplum”un sürece dahil olmak istemesi AB'nin hanesine yazar. Böyle talepleri geri çevirmezler, oltaya gelenleri fon manyağı bile yaparlar!

Dost olduğumuzu, TRAKAB konusundaki “acı” gerçekleri konuşacağımızı söyledik. Alınmak yok ! Soğukkanlılıkla doğruyu anlamaya çalışalım. Hepimiz TRAKAB planının tehlikelerini sayıyoruz, öyleyse büyük fotoğrafı da görmek ve göstermek zorundayız. Gerçeğin tamamını söylemezsek Trakya halkından “duyarlılık” beklemeye hakkımız var mı? Memleket toprağına yönelik emperyalist saldırıya duyarlı olmayanın “toprağa sahip çık” çağrısı havada kalmaz mı?

Artık TRAKAB'ı havada bırakmayalım, yere indirelim. Toprak dediğimiz şey öyle soyut ve genel bir kavram değil. Üzerinde yaşadığımız “kara parçası” kitabiliğinden veya ekmeğini yediğimiz “toprak ana” romantizminden öte bir kavram. Bugünkü koşullarda toprağa anlam vermek, onu “emperyalizme karşı savunulacak memleket” biçiminde tanımlamakla mümkün. Su, memleketin suyu. Gelecek, bütün memleketin geleceği. Ve iki farklı gelecek seçeneği var. Ya “AB sınırları içinde özerk Trakya” formüllü bir “gelecek”, ya bütün memleketin tam bağımsızlığı. Kurumlar, örgütler, aydınlar veya tek tek bireyler seçeneklerden biri yanında saf tutacak.

Daha somuta indirgeyelim. TRAKAB planına samimi olarak karşı koymak isteyenler Yıldız Dağları'nda yürüyen ABD-AB planına tavır almak zorundalar. Emperyalizmin Balkanlar-Karadeniz-Trakya tasarımının açık ifadesi “insansızlaştırılmış birleşik Yıldız” projesidir. Yıldız Dağları bölümünde inşa edilecek yurtsever inisiyatif ABD-AB'ye set çekeceği gibi, TRAKAB'ı da çöpe atar.

“Ne ilgisi var” mı diyorsunuz? Öyleyse, TRAKAB “çevre” planını hazırlamakla görevlendirilen İMP'nin Temmuz-2006 tarihli Marmara Bölgesi Bağlantılı Değerlendirmeler isimli resmi belgesini inceleyiniz. Belgedeki 6a ve 7 no'lu haritalara dikkatli baktığınızda Yıldız Dağları'nın Bulgaristan'daki uzantısı Stranca ile sınırları aşarak birleştirildiğini görebilirsiniz. TRAKAB-Yıldız Dağları ilişkisini önümüzdeki hafta işlemeye devam edeceğiz.

Not: İMP belgesini edinmek için [email protected] 'a yazabilirsiniz.