Akdeniz’in marangozu

Özgür Kesaplı'nın "Akdeniz Marangozu" başlıklı yazısı 1 Aralık Cumartesi günü soL gazetesinde yayımlanmıştır.

Geçtiğimiz aylarda, takip edebildiğim kadarıyla iki kez, vatandaşların gözlediği ve filme aldığı balinalar haberlere konu oldu. Çeşme ve Fethiye açıklarında gözlenen balinalar Herman Melville’in ünlü romanı Moby Dick’e konu olan kaşalottu (ispermeçet balinası).

Yalnızca ülkemizde değil, örneğin Avrupa’da da, Akdeniz’de balina olduğunu öğrenince şaşıran pek çok insanla karşılaşabilirsiniz. Eğitim sistemimizin durumu, bu alandaki çalışmaların azlığı, bu çalışmaların çeşitli nedenlerle toplumla yeterince buluşamaması bu durumu doğal kılıyor.

Bu şanslı vatandaşlarımızın gözlemleri aslında toplumu bilgilendirmek için mükemmel fırsatlar. Haberler yapılırken söz konusu türle ilgili temel bilgiler edinilse, saygılı bir gözlem için dikkat edilmesi gereken noktalar belirtilse ne iyi olur.

Kaşalot (Physter macrocephalus) Ege ve Akdeniz’in belirli bölgelerinde, derin sularda görülen yerli türlerimizden biri. Akdeniz popülasyonu “tehlikede” olarak değerlendirilen kaşalotlar pelajik uzatma ağlarına takılma, deniz trafiği, gemi çarpması, gürültü kirliliği gibi nedenlerle tehdit altındalar.

Dişli balinaların en büyüğü olan kaşalotun ayırt edici özelliği kocaman kafası. Vücudunun yaklaşık üçte birini kaplayan kafasının içinde, bir arabanın sığacağı büyüklükteki boşlukta bulunan bir tür mumsu yağ nedeniyle ticari balina avcılığı döneminde çok avlanmış. Dişilere göre çok daha büyük oldukları için erkekler (yaklaşık 18 m 45 ton) etkisi günümüzde de hissedilen seçici avın kurbanı olmuşlar. En derine dalabilen balinalardan biri olan kaşalot (1-2 km) nefesini iki saat kadar tutabiliyor. Karanlık derinliklerde manevra yapmak ve besinini (örn. kalamar) bulmak için gelişmiş sonar sisteminden yararlanıyor.

Çok karmaşık sosyal yapıya sahip kaşalotlarda dişiler ve yavrular bir sosyal birimde, genç erkekler bir başkasında, yaşlı erkekler ise yalnız yaşıyor. Diğer tüm denizlerde görülen ve mevsimsel göç eden türün Akdeniz’deki sosyal birimlerinin bazı bölgelerde yıl boyu aynı alanda kaldığı, kimi bölgelerde ise erişkin erkeklerin sadece üreme zamanı geldiği gözlenmiş. Dişilerin yaşam boyu ayrılmadığı sosyal birimlerde yavruların bakımı ve tehlikelerden korunması ortaklaşa yapılıyor. Derinlere dalamayan yavruların anneleri avlanmak için daldıklarında yavrularını “teyze” kaşalotlara emanet ediyorlar.

Kaşalotun da içinde olduğu kimi yunus ve balinaların kültüre sahip oldukları son yıllarda birçok bilim adamı tarafından kabul ediliyor. Adana’da yaşayan birisinin yemek alışkanlıkları ve lehçesiyle İstanbuldaki insanınki nasıl farklı olabiliyorsa balinalarda da aynı türün farklı bölgelerdeki, farklı popülasyonlardaki üyelerinin davranışları, lehçeleri de farklı olabiliyor. Sosyal yapılarının gelişmişliğine uygun şekilde karmaşık iletişim sistemine sahip kaşalotlar diğer dişli balinalara göre daha yüksek, daha sürekli sesler çıkarıyor. Eski yıllarda denizciler gemilerin içinden duydukları çekiç sesine benzer sesleri nedeniyle onlara “marangoz balıkları” derlermiş.

Bu ilginç bilgiyi dünyanın önde gelen kaşalot bilimcisi Hal Whitehead’ın yazısından öğrendim. Whitehead ile geçen günkü karşılaşmamız ise çok hoştu. Ekimde Moby Dick’in 161. yıldönümü olduğunu, etkinlikler yapıldığını öğrenmiş ancak sağlık nedeniyle ilgilenememiştim. Geçen gün okumaların yapıldığı sayfayı ziyaret edince bir de ne göreyim,”Kaşalotun kafası” isimli bölümü H. Whitehead okumuş! Melville’in bilimsel konuları bile şiir tadında anlatması bu sürprizle birleşince çok keyifli zaman geçirdim. Tilda Swinton gibi ünlü, ünsüz kişilerin her gün bir bölüm seslendirdiği, sanatçıların da yapıtlarıyla eşlik ettiği sitede* bu ölümsüz eserle ilgili çok ilginç bilgileri de bulabilirsiniz. *(mobydickbigread.com)