Ulan....

Kolay değil, biliyorum. Engin Ardıç okurken sakin kalmak, hiç kolay değil. Hele ki, ölmüş yoldaşlarımızın arkasından yazdıklarını okurken.

Ben sakinleşmek için bayağı bekledim, yoksa yazacağım kelimeler gazetemize tazminat olarak dönerdi. Hayvanları severim ama, bazı ayılara para kaptırırsam içim rahat etmez.

Yine de sakinleşemedim. O yüzden kelimeleri “silmeyi” tercih ettim. Şöyle diyor Ardıç:

“Taksim ayaklanmasında ve bağlı olarak diğer illerde çıkarılmak istenen yavru ayaklanmalarda dört kişi öldü.
unlardan üçü ‘sivil’, biri polis. Üstelik komiser.


“Muhalif basın bunu nasıl açıklıyor?
çıklamıyor. Genelleyip, polisin ölümünü de hükümete yıkmaya çalışıyor.


“Yeni yeni ölülerden de ekmek çıkarmaya çalışıyor tabii.
Çocuk duvardan düşüp ölüyor, ‘polis vurmuştur’ diye sallıyor ve ortalığa büsbütün gaz veriyor.
”

Ulan ...., 3 “sivil”in öldüğünü nasıl hesapladın, kimleri listene aldın bilmiyorum. Ama bre ...., Ahmet için “çocuk duvardan düşüp ölüyor” diyorsun, Komiser Mustafa Sarı’nın da düşüp olduğunu bilmiyorsun!

Eylemciler komiser için de üzüldü, sendeyse o yüreğin zerresi yok ulan ....

“Bizim kuşaktan da pisi pisine giden kaç akılsız vardı, bunlardan da var” demişsin. Ulan ...., ulan ...., hadi senden yaşayana karşı terbiye beklemiyoruz, bari yeni ölmüş, kırkı çıkmamış insanların arkasında “akılsız” derken biraz utan be!

Sen var ya, ....