İslamcı kadınlar kimi yoldaş seçecek?

Zaman gazetesinde Ali Bulaç, yine belli periyotlarla yaptığı “Çözüm İslami şeriatta” yazılarından biri yazdı.

“İslam dünyasının sorun çözme potansiyelinin zayıflığına örnek gösterilecek konulardan biri yaşadığımız ‘etnik sorun’dur” diyor, anadilde eğitim konusunda Kürtçü İslamcı’yla Türkçü İslamcı’nın yaklaşımları arasındaki farka işaret ediyor.

Ardından ekliyor: “Aslında milliyetçilerin çatışma sebebi haline getirdiği sorunun İslamî çözümü basittir: Allah birdir, O’ndan başka ilah yoktur. Mutlak iktidar O’nundur(...) [Devlette] kavimlerin varlığı yok sayılmaz anadillerde eğitim yapılır, ama siyasi coğrafyanın bir tane resmi dili olur. ‘Dil ve renk (kavim) Allah’ın ayetlerindendir.’ (30/Rum, 22)”

Ama benim asıl ilgimi çeken kısım, yazının sonunda gizli. Bulaç, konuyu “kadın İslamcılar”a getirerek, şöyle diyor:

“İlk defa Müslümanlar kendilerini ırkları veya etnik kökenleri üzerinden tanımlıyorlar. Ve ilk defa Müslüman kadınlar kendilerini cinsiyetleri üzerinden idrak edip erkeklerle aralarına mesafe koyuyorlar. Bu yüzden Müslüman dünyanın kadınlarına ‘duvarların arkası’ndan bakan dindar yazar, feminizmin fikri kaynaklarına müracaat edip Türk ve Kürt milliyetçisi dindar yazarlar gibi Kur’an ve Sünnet’i asli referans almıyor, ‘İyi ki Türkiye seküler hukuka geçti’ deyip sevincini izhar ediyor.”

Rahatsızlık açık değil mi? İslamcı kadınlar, nasıl olur da “kadın olmaları”ndan kaynaklı meseleler üzerine kalem oynatırlar? Kuran var, sünnet var, neyinize yetmiyor!

Kadın İslamcılar, yoldaşlarını tanısın.