Yerin Dibi…

Papa Benedict Polonya'ya gitmiş. Sokaklar taşmış, halkın karşısına çıktığı Pilsudski Meydanı'nda tarihi bir kalabalık toplanmış. Kendinden geçenler olmuş, ağlayanlar çoğunluktaymış, genç kızlar çığlık da atıyorlarmış hayranlıkla.

Faşist eskisi şef gerici için bağrını jiletleyen var mıydı bilemiyoruz, ne Reuters ne BBC ne de başka bir kaynak bu konuda bilgi geçmemiş.

Şaşırmıyor ama görüntüleri izlerken hafiften ürperiyoruz. Yüz binler yerlerde sürünüyor...

Hafızalarımız 27 yıl öncesine götürüyor bizi. Mehmet Ali Ağca'dan gazi bir önceki Papa İkinci Jan Pol vurulmadan önce aynı meydana gitmiş, sosyalizmin Avrupa'daki güçsüz varlığına oldukça ağır bir darbe indirivermişti. Değişen bir şey yok, o zaman da kendinden geçenler vardı, ağlayanları dün gibi hatırlıyoruz, genç kızlar ise herhalde bu kadar yaygara koparmıyorlardı.

Polonya o sıralar öyle ya da böyle sosyalist bir ülkeydi. Toprağın yüzde 80'i özel mülkiyetteydi ama... "Bu ne biçim sosyalizm" diye yakınırdık, Papa gidip ortalığı karıştırdığında da, Albaylar cuntasından çıkmış görüntüsü veren kara gözlüklü general Jaruzelski sıkıyönetim ilan edip yönetime el koyduğunda da aynı tepkiyi verirdik: "Bu ne biçim sosyalizm".

"Bu ne biçim insanlık"? Yerlerde sürünüyor.

Oysa Papalar genellikle yukarılarda oturuyor, insanlara yukarıdan bakmayı seviyorlar.

İtalyan asıllı Fransız caz pianisti Michel Petrucciani ise hastalığı nedeniyle yere birçok insandan daha yakındı. Zorlukla yürür, piano çalacağı taburesine başkalarının yardımıyla çıkardı. Parmakları bedenine göre oldukça uzundu, onu o halde izlerken ürperirdik yine... Kendimizden geçmez, ağlamaz ve belki genç kız olmadığımız için çığlık atmazdık. Ama o kısa, kısa da değil cüce adamın insanlığı yücelten yaratıcılığını dinlerken aklımızdan çıkarırdık insanlığın yerlerde sürünüşünü.

36 yaşında bırakıp gitti bu dünyayı, Jan Pol yaşamaya devam ederken...

Petrucciani ölmeden buluştular. Belki birden çok. Ama bir tanesi unutulacak gibi değildi.

Anlatmamız gerek, sizin de sıkılmadan okumanız...

Michel Petrucciani açık havada, oldukça büyük bir kalabalığa çalıyordu, taş kesmiş bir kalabalığa...

En steril ortamlarda bile cazın öyle dinlendiğine tanık olmadığımız için şaşırmış ve bu kez "bu ne biçim konser" demiştik. Neden sonra Michel çalmayı kesti, alkışlarla sandalyesinden indi. İki yana salına salına yürümeye başladı ve sonra tırmanmaya... Kameralar gökyüzüne doğru tırmanan bir merdivene odaklandı. Piyanistimiz kimi zaman ellerinden de destek alarak basamakları bir bir çıktı. Biz diyelim elli, siz deyin yüz...

Bir adam oturuyordu hareketsiz, merdivenin bittiği, gökyüzünün başladığı yerde. Michel'le Pol'un eteği orada buluştu. Doğuştan engelli büyük sanatçı Petrucciani Papa'nın ayaklarına kapandı.

İnsanlık yerlerde süründü...

1979'da sosyalist Polonya'da insanlar aynı eteği kafalarını sürmek için canlarını verebilirlerdi. Üç yıl sonra karşılaştığım bir Polonyalıya saflıkla sormuştum takıntı soruyu: "Bu ne biçim sosyalizm"?

Gülmüştü, "boş ver" demişti. "Bizim ülkenin yarısı katoliktir, öteki yarısı orospu..."

Kendinizden geçin, dilerseniz ağlayabilirsiniz, çığlık da serbest!

Nasılsa insanlık yerlerde sürünüyor...