Yeniden Suriye

13 Kasım 2012'de SOL GAZETESİ'NDE "BAYKUŞ BAKIŞI"nda adlı köşede yayımlanmıştır. Kemal Okuyan'ın yazılarını soL Gazetesi'nde her gün okuyabilirsiniz.

Yine başladık. Suriye sınırında çatışmalar yoğunlaşıyor, uçaklar havalanıyor, binalar bombalanıyor, insanlar ölüyor, yaralanıyor.

Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmemiş bir savaşı sürdürmeye devam ediyor. Herkes biliyor ki, Suriye’nin Resulayn yerleşiminde kontrolü ele geçirmeye çalışan muhalifler Ceylanpınar’da dinleniyor, tedavi oluyor, cephanelerini yeniliyor ve tekrar Suriye tarafına geçiyorlar. Devlete ait bazı binalara yerleştirildikleri de herkesin malumu. Dün haberlerde adı çokça anılan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) ait binada Suriyeli teröristlerin barındırıldığı iddia ediliyor. Türkiye’de tarım bitirildi, size tohum yerine El-Kaideci verelim!

Suriye ordusu gerilimi azaltmak için sınıra yakın bölgelerde faaliyetlerini durdursa, Türkiye’nin tampon bölge hayali hemen gerçekleşecek. Mültecileri oraya doğru ittirip, “sivilleri Suriye ordusundan koruma” bahanesiyle Şam’ın egemenlik hakları ihlal edilecek.

Dünkü gibi müdahale edildiğinde ise, Türkiye ile “açık” bir savaş eşiğine geliyor Suriye yönetimi. Sayısız provokatif unsurun serbestçe dolaştığı bir bölgede bu kadar yakın temas, tehlikeli hem de çok tehlikeli.

Kapsamlı bir savaş çıkarmadan rahat etmeyeceklerini yazmıştık defalarca… Türkiye her yolu deneyecekti, şimdi bir kez daha yol arıyorlar. ABD’nin Ankara’nın elini tutup, Esad’lı bir Suriye ile yeniden iş pişirmeye çalışacağını düşünenlerin anlamadığı şu: ABD bu muhakeme tarzıyla hegemonik güç olma özelliğini kaybeder. Vaşington’un politikalarında aklıcı davranış aramak yerine, bu ülkenin İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarından itibaren uluslararası arenada nasıl bir felsefeyle hareket ettiğini tekrar tekrar incelemek gerekir.

ABD, denemeye devam edecektir.

Bu, başarılı olacağı anlamına gelmiyor elbette. Bu, emperyalizmin işgal, savaş, kaos üretmeden yapamayacağı anlamına geliyor.

AKP de artık savaşçı bir dış politika olamadan yapamaz. Seçim tarihini bile belirlemeyi beceremeyen, yeni anayasa yapma hevesi kursağında kalan Erdoğan, çaresizlik içinde Suriye’yi tırmalayacak.

Peki bu işin sonunu hesaplıyor mu? Hiç sanmam…

Ancak bunlar hesapçıdırlar da, her zaman doğru hesap yapmazlar! Siz Davutoğlu’nun ayaklarının yere bastığını düşünüyor musunuz? Tersine, Esad konusunu gerçekten kişisel bir mesele haline de getirdi. Diplomasi tarihini az-çok bilirim, 20. yüzyılın en sorumsuz, kendine en fazla hareket alanı açan dışişleri bakanlarından biridir Davutoğlu. Erdoğan’ın çaresizliğini iyi okudu ve onu da yüreklendiriyor.

AKP’nin İslamcı seçmeni de, güneyden İsrail’in, kuzeyden Amerikan beslemesi Osmanlı kuvvetlerinin ortak operasyonunu huşu içinde izleyip, “Allah senden razı olsun Tayyip” demeye devam ediyor.

Tek bir güç durdurabilir Türkiye’deki savaşçı lobiyi. Halkımız! Eğer “savaş olmaz canım, Amerika da istemiyor” psikolojisinden çıkıp, yaklaşamakta olan felaketi bir kez daha hissederse...