Yaşasın Erdoğan uyanıyor!

Kemal Okuyan'ın “Yaşasın Erdoğan uyanıyor!” başlıklı yazısı 29 Ocak 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Başbakan’ın “terörle mücadelede komutan bulamıyorum” sözü anlaşılan “ulusalcı” bazı kesimlerde gerçekten heyecan yaratmış. Heyecanın tutuklu subayların ailelerindeki kısmına bir şey demiyorum, son derece insani…

Erdoğan’ın “terörle mücadelede kararlılık” beyanında bulunduğunu görerek sevinenler ise, eğer gerçekten militarist-faşist bir koşullanmanın esiri değillerse, Kürt sorununun kangrenleşmesine hizmet ettiklerini anlamalılar artık.

Bir de Cemaat’le arası iyice açıldı diye mutlu olup açıkça Tayyip’çilik yapmaya başlayanlar var. Onlara göre subayları tutuklatan Cemaatti, Erdoğan işine geldiği için ses etmedi ama şimdi düşürüldüğü tuzağı fark etti ve tepkisini koydu.

Gülen Cemaat’i ile Erdoğan arasında gerilim yok demiyorum elbette. Ancak bunun fazla önemsenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Siyasetin merkezinde “iktidar” olgusu durur. AKP’nin bir koalisyon ya da blok olduğu, burada iç çekişmelerin yaşandığı, çatlakların derinleştiği açık ama sonuçta halk nezdinde sorumlu Erdoğan ve arkadaşlarıdır. Erdoğan’dan hesap sorulursa, perde arkasındakilerden de hesap sorulur, onlar da zayıflatılır. Öbür türlüsü olmaz, hiç olmaz.

Ayrıca Türkiye’de siyasetin yeni ekseninin iktidar bloğunun iki aktörü arasındaki mücadele olarak şekillenmesi çok tehlikeli. AKP’nin karşısına emek cephesinin çıkmasından yana olduğumuz için, Cemaat-Erdoğan taraflaşmasının önemsenmesini elbette istemeyiz. Ancak bu durum yalnızca emekçi halkı oyaladığı için değil, İkinci Cumhuriyet dediğimiz rejimi iyice meşrulaştırdığı için de tehlikelidir. Sözü edilen iki taraf da yeni rejimin kurucu özneleri arasında yer almaktadır ve bugünkü çekişme biraz da orada tutulacak pozisyonlarla ilgilidir.

Ayrıca her iki tarafın ama özellikle Erdoğan’ın birbirleriyle polemikleri toplumu kontrol altına almak ve siyasi manevra kabiliyetini artırmak için yürüttüğü bu kadar açıkken, “solcu”nun ulusalcısının Erdoğan’a, liberal olanının ise Cemaate yönelmesi ilginç bir siyaset kirliliği ortaya çıkarıyor.

Sonra da her iki kesim de Kürt siyasetçileri için pragmatik deyiveriyorlar!

Oysa ilkesizliklik her yerde...

Gülen Cemaatinin Kürt sorununda “sertlik” yanlısı olduğu iddia edilmiyor muydu? Hatta birçok çevre Oslo görüşmelerinin Cemaat tarafından sabote edildiğini dile getirdi. Yani, Erdoğan barış istiyordu, müzakere istiyordu, Gülen ise askeri çözüm!

Peki askerleri de içeri Erdoğan’a rağmen Cemaat attıysa, onca hesap-kitap yapan, ABD’den akıl alan bu komplo merkezi, Kürt sorununu askeri yöntemlerle ama askersiz mi çözmeyi düşünüyordu? Polisin “şimdilik” bu işe yetmeyeceğini bilemeyecek kadar kafasız mıydı bu insanlar?

Geçiniz...

Mesele şu: Birileri hâlâ bağımsız düşünebilme ve hareket etme yeteneğine sahip değil. Erdoğan iyi ama çevresi kötü Erdoğan hükümet ama iktidar değil Erdoğan başta iyiydi ama sonra cozuttu Erdoğan’ın iktidar koltuğunda başı döndü Erdoğan kandırılıyor Erdoğan çaresiz Erdoğan demokrat, Cemaat despot. Böyle gidiyor ya da tersi…

Oysa bu gerilim sayesinde hem Cemaat’in hem de Erdoğan’ın kullanım süreleri uzadığı gibi, siyaset alanını istedikleri gibi dizayn etme olanağı yakaladıkları da görülüyor.

Ve herkes gerilim noktalarını görüyor ama mükemmel uyuma (bakınız yeni bakan atamalarına) gözlerini kapıyor!

Tamam işte, hep beraber uyuyalım, nasılsa Erdoğan uyanıyor!