Turkuaz güzel renktir ama...

Çok isterlerdi, Haziran’da ayağa kalkan halkın Avrupacı, liberal bir görüntü vermesini. Üstelik zemin de vardı. “Türkiye’yi Ortadoğu ülkesine çevirdi” eleştirisi örneğin… “Avrupa Birliği’ne sırtını döndü” şikayeti örneğin… “İçkime, dekolteme karışma” pekala “batıcı” bir söylemin içine yerleşebilir empati, uzlaşma, çoğulculuk, mozaik, öteki gibi kavramların yer aldığı propaganda seti kullanıma sokulabilirdi.

Birkaç Avrupa Birliği flaması az iş görmezdi, sarı-lacivert renkleriyle sempati bile toplayabilirdi. ABD bayrağı taşıyanlaraysa ancak Balkan ülkelerinde rastlanıyor, o kadarına bizde kimse cesaret edemezdi. Ama yine de şöyle “batı demokrasileri”ne öykünen bir kitle hareketi fena mı olurdu?

Erdoğan uluslararası komplodan daha fazla söz ederdi belki ama kolay çözerlerdi aralarındaki sorunu. Erdoğan’a itidal tavsiye eder, kaygılarını dillendirir ve “şunu yaparsan arkandayız” derdi emperyalistler. Erdoğan da gösterilere baktığında Haziran’daki gibi uzlaşmaya yanaşmayan kararlı bir topluluk değil, liberal manevralara duyarlı “yetmez ama evet”vari bir kalabalık görürdü.

Yok Tayyip oralı olmazsa, nasılsa muhalifler makul sınırlar içinde kalacağından, başka seçenekleri ısıtmak daha kolay olacak, turkuaz devrimi Tayyip evladını yiyecekti.

Bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Çünkü Haziran’da sokağa kalabalık bir güruh değil, halk nitelemesini sonuna kadar hak eden bir kitle çıktı. “Hükümet istifa” dedi, “Kahrolsun ABD, işbirlikçi AKP” dedi, yurtsever ve laik bir duruş sergiledi. “Bayraklarınızı indirin” diye azarlanmaya kalkılan sol parti ve örgütler, tekelci basının Türkiye’de ve dünyada, halk isyanına “renkli” gölgesi düşürme hayalini sabote eden bir başka etmen oldu. Tayyip’in “faiz lobisi”, “karanlık güçler” edebiyatı da, BDP’nin bazı yöneticilerinin ağzından çıkan Ergenekonculuk ithamı da solun duvarına çarptı.

Haziran-Gezi ayaklanmasına leke düşmedi.

Ancak Haziran, emperyalist merkezlerle Türkiyeli kapitalistleri “Erdoğan bu işi kıvıramayacak, bu ülkeyi daha fazla yönetemeyecek” noktasına getirdi. Zaten kaygılılardı, emin oldular.
Süreç şu anda devam ediyor.
Bu süreçte Haziran ruhu, bir kez daha devreye girmeli. Çünkü bu defa uluslararası sermaye doğrudan işin içinde.

Kuşkusuz, içinde diye Tayyip’e arka çıkmaya kalkmak tek sözcükle skandal olur ihanete çalan bir skandal!

O halde emperyalizmin halktan rol çalma girişimlerine karşı uyanık olmak gerekir. Diktatörü yenme işi ne cemaatlere, ne TUSİAD’a, ne ABD’ye yazmamalı. Öne çıkılmalı. Ayrıca Erdoğan değil, bir bütün olarak AKP rejimine odaklanılmalı, hedef büyütülmeli, suç ortaklarının özgüveni kırılmalı. Para-din-siyaset üçgeni sorgulanmalı. ABD, NATO marifetleri gündemde tutulmalı.

Ve eğer o zamana kadar direnirse Tayyip, seçim gününe, akşamına dikkat edilmeli. Hem seçim hilelerine hem de turkuazcı soytarılıklara… Uyanık ve öncü olunmalı.