Türban Yasağı

Gericiliğin Türkiye’de ciddiye alınması gereken bir siyasal akılla hareket ettiğinden kuşku duymamak gerekiyor. Mücadele alan ve araçlarını seçerken, kendilerince önem verdikleri mevzileri öncelik açısından sıraya dizip ona göre “fetih”çi açılımlara soyunurken, her bir başlıkta amaca en uygun ittifaklar politikasını hayata geçirirken, bu aklı fazlasıyla kullanıyorlar.

Yıllar önce de söylediğimizi hatırlıyorum, “türbanla mücadele gericilikle mücadelenin zayıf noktasıdır”. E zaten türban bu nedenle bir mücadele alanı olarak seçilmişti, işin içinde gericiliğin en zayıf olduğu kadın ve özgürlükler konusu vardı ama gericiliğin bu zayıflıklarını örtmesi için son derece uygun bir atmosfer de... “Kız öğrencilerin okuma hakkı” tek başına oldukça etkili bir argümandı. Bu argümanı boşa çıkarmak elbette mümkündü ama bütünlüklü ve karşı tarafın sergilediğinden daha etkili bir mücadele ile...

Bunu yapmaya çalıştık, “türban neyi örtüyor” broşürü dönemin en önemli çıkışıydı gerici retoriğe karşı.

Ancak kavganın “türban” konusuna sıkıştırılması gericiliğin ekmeğine yağ sürmeye devam etti. Kamuoyu türbana kilitlenirken gericilik hemen her alanda mevzi elde ediyordu. Düzenin laik cephesinin başka seçeneği ve hali de yoktu açıkçası. Anti-komünizm ve halk düşmanlığı daha fazlasına izin vermiyordu, Amerikancılık elleri kolları bağlıyordu. Açık söylemek gerekirse, “türban” aynı zamanda düzen laikçiliğinin, hadi adını koyalım, kemalizmin havlu attığı gerçeğini de örtüyordu.

Bütün cephe dağılmış, kevgire dönmüş, küçük bir noktada “meydan muharebesi”!

Böyle bir ortamda solun görevi açıktı: Gücü yettiğince gericiliğe karşı bütünsel bir ideolojik ve siyasal mücadele yürütmek, kendi kavramlarıyla yeni bir aydınlanmacı kültür kurmak ama bu arada sürmekte olan somut tartışmalara hiç ödünsüz bir konumlanışla katılmak. Üniversitelerde öğrencilerin türban takmasına bu nedenle karşı çıkıldı ve çıkılmaya devam ediliyor.

Bununla birlikte, Türkiye ilericiliğinin kendini “türban” başlığında sönümlendirmesine de izin verilemez. Bu ülkede gericilik hemen her konuda Üsküdar’ı geçmiş durumdadır ve hâlâ “mevzi” elde etmeye çalışması bizim hesabımıza yanıltıcıdır. Türkiye solu, sosyalist hareketimizdir “mevzi” elde etmeyi kafaya koyması gereken. Bu bağlamda gericilikle mücadelede “türban” merkez eksen olmaktan çıkmalıdır.
Sosyalist bir Türkiye’de üniversitelerde öğrencilerin kılık kıyafetlerine karışılmayacağı açıktır. Çünkü sosyalist bir Türkiye’de aydınlanma ve toplumun özgürleşmesi sağlam temellere oturacak, dinin siyasallaşmasının önüne etkili araçlarla geçilecek, türban da bir mücadele alanı ya da siyasal referans noktası olmaktan çıkacaktır.

Komünistlerin bunu söylemesinin, bunun propagandasını yapmasının zamanı gelmiştir. Bizim kurmaya soyunduğumuz toplumsal sistemin bu kadar tuhaf bir “yasak”la kendini savunmasına ve kendini küçük düşürmesine gerek kalmayacaktır.

Bugün ise Türkiye her açıdan tuhaf bir ülkedir ve Türkiye’de gericiliğin elde ettiği mevziler tek tek düşürülmeden üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasının karşısında durulmalıdır.

Türkiye Komünist Partisi’nin geçtiğimiz hafta yayınladığı Özgürlükler Bildirgesi’nin işaret ettiği bu olmuştur.