Tosuncuklara kızmayın!

İran’la altın ticareti işini bir kenara koyun. Uluslararası dengelerle ilgili boyutu var. Bir an için unutun… Bir kamu bankası düşünün. Tepesinde bir genel müdür. Banka, iktidarın işaret ettiği şahıslara, şirketlere sürekli kredi dağıtıyor. Usüllü ya da usülsüz. Oluk gibi para akıyor, bunların bir bölümü gitti mi gidiyor, kamu zarara uğratılıyor. Büyük vurgunlar gerçekleşiyor.

Banka müdürü de bu trafiği yönetiyor. İlla ki “hani bana” der! Ahlak mı? Adam zaten ahlaksız bir iş yapıyor. Biraz da kendine çalışacak. Orada kalmaz. Ona “şurayı sula, hortumu oraya uzat” diyen siyasetçi de “bir ben mi salağım” diye soracaktır. “Yetim hakkı” mı? Yahu zaten mekanizma hak-hukuk tanımıyor, her tarafında soygun var!

Arada kendi de götüren müdür ahlaksız, müdürün tepesindeki siyasetçi ahlaksız. Peki kamu kaynaklarını kullanarak işini yürüten iş sahibi çok mu ahlaklı?

Hukukun alanından çıkıp adaletle ilgilenmeye başladığınızda bu soruya vereceğiniz yanıt bellidir. Yolsuz olanla yollu olan arasındaki farkı abartmayalım. Yatak odasındaki kasaları dolduran paracıklarla, holding merkezlerindeki kasalara istiflenen paracıkların arkasında aynı ahlak duruyor.

Ve zaten kapitalizmde yollu varsa yolsuz da vardır!

Sosyalizm güzel düzen. Orada da bazı arızalar çıkabilir ama bu durumda kural değil sapmadan söz etmiş oluruz. Çünkü mekanizmalar toplumsal çıkarlar için kurulmuştur. Arada kamu kaynaklarını kendisi için kullanmak isteyen biri çıkarsa, bu mekanizmaların mantığına ters işlemler yapması, en azından “aykırı” bir tutum geliştirmesi gerekecektir. Küpüne aktardıklarını yemek için ise ülkeyi terk etmek zorundadır çünkü insanların tüketim alışkanlık ve olanakları az-çok bellidir. Bunun dışına çıkmaya kalkan hemen sırıtır. Özetle, ayakkabı kutularının içine para konması sosyalizmde polisiye değil psikiyatrik bir vaka olabilir ancak.

Nitekim, geçmişte Çavuşesku (Romanya), Honecker (Demokratik Almanya), Brejniyev (Sovyetler Birliği) hakkında ortaya atılan “çok zenginler”, “büyük servet yapmışlar” iddialarını kanıtlamak bir türlü mümkün olmadı. Özel hayatları didik didik edildi, ne ayakkabı kutusu, ne kasa bulundu.

Gelişkin ahlak mı?

Bilemem. Gelişkin toplumsal sistem desek daha iyi olur.

Bizim buraları ise şimdilik, yollu ve yolsuz hırsızlar üretiyor.