‘Terör örgütü’nün başı

Kemal Okuyan'ın “'Terör örgütü'nün başı” başlıklı yazısı 19 Mart 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Açıkçası, Ergenekon’a böyle bir final yakışırdı. Mütalaasını henüz görmedim gerçi ama farklı kaynaklardan okuduğum kadarıyla, savcı “Ergenekon terör örgütünün varlığının sabit olduğu anlaşılmıştır” demiş.

Anlayacağınız örgütü bulmuş. Üyelerinin de önemli bir bölümünü saptayarak, 96 kişiye bu suçtan ceza verilmesini istemiş. Ne ki, örgütün yöneticilerini açıklamamış! En azından mütalaanın ara verilmeden önce okunan kısmında “Ergenekon Terör Örgütü”nün yöneticisi bulunmuyor.

Vay canına!

Dört orgeneral, bir siyasi parti genel başkanı, bir başyazar, birkaç önemli gazeteci ve akademisyenin tepesinde durmadığı bir örgütü kim sevk ve idare ediyordu acaba? Yoksa, “darbe” peşinde koşturduğu iddia edilen bu örgüt dünyanın en demokratik, en hiyerarşisiz örgütü müydü?

Savcının bu sorulara yanıt verme yükümlülüğü yok elbette. O bol keseden “müebbet hapis” talep etmiş, kendince görevini layıkıyla yapmış.

Onca usulsüzlük, haksızlık, tutarsızlıkla malul Ergenekon operasyon ve yargılamasında “örgüt”ün yönetimsiz bırakılması, ihalenin birilerine yıkılmasından daha mantıklı elbette. Her şeyden önce, ortada bir saçmalık varsa, onun üzerini somutla değil, soyutla örtmek her zaman daha etkilidir. “Daha bilmediğiniz neler var”, Ergenekon’un başından beri, Başbakan dahil tüm “savcı”ların en sevdiği laftı. Şimdi bu örtüyü kaldırıp üç kişilik, beş kişilik bir lider kadrosu oluşturmak hiç de iyi sonuç vermezdi. Savcı bunun yerine “hükümeti yıkma girişimi”ni öne çıkarıp, örgütü geriye çekmeyi denemiş.

Denemiş de, ne yapsa boş!

Ergenekon, 21. yüzyılın en tuhaf, en temelsiz siyasi davalarından biri olmayı çoktan hak etti. 2 bin değil de 20 bin sayfa mütala verilse bir şey değişmez.

Davaya demokratikleşme, özgürleşme, kontrgerillanın tasfiyesi türünden tarihsel bir anlam yükleyenler de, ilk başta zokayı yutup sonra hiçbir şey olmamış gibi kendilerini temize çıkarmaya kalkanlar dahil, bu davanın suç ortakları arasında yer alacak.

Hukukçuysan, bu işin hukukla bir ilgisinin olmadığını ilk günden anlayacaktın.

Gazeteciysen, bu işin uydurma olduğunu ilk günden yazmaya başlayacaktın.

Solcuysan, bu işin AKP’nin iktidarını sağlamlaştırma ve kadrolaşma hamlesini olduğunu ilk günden söyleyecektin.

“Ama”lar, “fakat”ların kime hizmet ettiği ortada. Birtakım faşistlerin de Ergenekonculuktan yargılanması, Ergenekon’ı kavramama suçunda hafifletici neden olarak görülmemeli. Onlar “aldatmak” için, ikna edici olmak için, bir bölümü de fazla kirlendiği için oraya konmuştu. Oysa toplumsal sorumluluğu olan kişiler uyanık davranmak, bu kadar “açık” veren bir operasyonun hedefini hemen başta kavramak zorundaydı.

Şimdi merak ediyorum, Ergenekon operasyonları başladığında “heyecan” yapanlardan kaçı savcının mütalasından da heyecan duyacak? Kaçı “bu cezalar az” diyecek, kaçı “sonuna kadar gidilmedi, fırsat kaçtı” diye hayıflanacak?

Böyle yapmayacaklarsa…

Acaba, kaçı özür dileyecek?