'TC’ye Bişicik Olmaz!' KEMAL OKUYAN

Şöyle bir soluk alalım ve Ergenekonsuz, darbesiz bir yazıya başlayalım. Belki yine bağlantılı ama biraz daha kuşbakışı, sürecin biraz daha farklı bir boyutuna yoğunlaşarak...

Bir olasılık, Türkiye'nin bugünkü gibi devam etmesidir. Böyle düşünenler var. Diyorlar ki, ABD bugünkü mevcut yapıdan daha iyisini bulamaz, bütün bu "değişim" baskısının ardından, Türkiye Cumhuriyeti küçük rötuşlarla yoluna devam eder, bildiği gibi... Özetle bugün Türkiye'deki çekişmelerin aslında küçük bir marj içinde süregittiğini, köklü bir değişimi ne emperyalistlerin ne de tekelci sermayenin göze alamayacağını ileri sürüyorlar.

Egemen güçler içinde buna oynayanlar var. İnanıyorlar mı, hiç sanmam. Liberal düşünürler içinde fazla heyecanlanmanın bu topluma yaramayacağını bilenler de inanmamalarına ve hiç istememelerine karşın, "ortada bir şey yok, her şey yolunda" fikrinin propagandasını yapıyorlar. "Bir şey değişmez" diyenlere en fazla "sol"da rastlanıyor. Aslında dedikleri şudur: "Emperyalizm daha farklı bir Türkiye istemez. TC'yi etkisizleştirmek, küçültmek, bölmek gibi bir plan doğrultusunda hareket etmesine gerek yoktur. Zaten istediğini yaptırmaktadır."

İki nedenle böyle derler. Birincisi, emperyalizme odaklanılmasını istemezler. İkincisi, "değişim"in halkın, solun, demokrasi güçlerinin, Kürtlerin eseri olacağını ve olduğunu kanıtlama derdindedirler. TC'yi etkisizleştirmek, küçültmek, bölmek neden emperyalistlerin işi olsun ki!

Bu doğru mudur? Türkiye'nin uluslararası sistem içinde bugünkü haliyle kalması mümkün müdür?

Mümkün değildir. Aslında ortada "bugünkü hal" yoktur, şu anda Türkiye'nin dişlileri, bölgedeki başka birçok birimle birlikte, boşa dönmektedir. Debriyaja basılmıştır ancak vites bir türlü geçmemektedir. Yol alınmış, hız kazanılmıştır, debriyajdan ayak çekildiğinde dişlilere eski konumunu aldırıp aynı vitesle devam edilemeyecek. Bu denendiğinde şanzıman dağılacak.

Zor... Hep söylediğimiz gibi, Türkiye'yi yeni bir dengeye kavuşturmanın önünde nesnel ve öznel sayısız engel var. Ancak "eskisi gibi kalsın" bir alternatif değil. Kafkaslardan başlayıp, Türkiye ve Afganistan'ı içine alarak Ortadoğu'ya inen alan çok uzun bir süre böyle bekleyemez. Ayak debriyajdan mutlaka çekilecek. Emperyalizmin mantığı bunu gerektiriyor, sermayenin uluslararası devinimi bunu gerektiriyor, Türkiye'nin iç dinamikleri bunu gerektiriyor.

Lakin, kimse sonucu bugünden kestiremez.

Bu nedenle kapsamlı bir psikolojik harekat sürdürülüyor. Ardı ardına bütün olasılıklar sıralanıyor, Türkiye'de kamuoyu "değişim"e hazırlanıyor. Son bir yılda batının neredeyse bütün "önemli" gazeteleri ülkemize "farklı" birer gelecek çizdiler. İç savaş, bölünme, darbe, şeriat... Başka? Yugoslavyalılaşma, Iraklılaşma, Lübnan'a benzeme... Şimdi Wall Street Journal "Ürdün örneği"nden söz ediyor. Sanılmasın ki, emperyalist merkezlerde oturmuşlar "AKP Türkiye'yi nereye götürmek istiyor" sorusuna yanıt arıyorlar! Yapmak istedikleri, alıştırmak, dişlilerin tamamen birbirinden uzaklaştığından emin olmak, "yeni bir denge"nin pürüzlerini şimdiden bertaraf etmektir.

Bütün bunları söylememin nedeni var. Kimileri Türkiye'nin egemenlerinin emperyalist projelere tamı tamına bağlanarak bu işten sıyrılacağını, işte TC'ye bir şey olmayacağını filan iddia ediyorlar. İddia gerçek olsaydı, şimdiye kadar çektikleri "dert" yerine, TSK'sı da, mesekası da bu işin üzerine atlardı. Yine bunu deneyecekleri açık. Ancak Türkiye artık emperyalizm için bir müdahale aracı değil, bir müdahale alanı, bir müdahale konusudur. Emperyalizme hizmet, aynı anda hem özne hem nesne olmanın benimsenmesi ile sürdürülebilir.

AKP bu nedenle başarılı, bu nedenle iddialı. Türkiye'yi hem yeniden etkili bir araç haline getirecek gözü dönmüşlük hem de ülkeyi emperyalizmin istediği sınırsızlıkta "açık bir alan"a dönüştürmeyi kabul edecek bir kişiliksizlik onda var. Diğerleri de bu yola girecek, çaresi yok.

Lafın kısası, Türkiye Cumhuriyeti'ni kaç yıl süreceği ve nasıl sonuçlanacağı belirsiz bir kaçınılmaz "dönüşüm" süreci bekliyor. "Emperyalizm yapmaz öyle şeyler" diyerek bu acımasız süreci bize demokrasi hatta devrim diye sokuşturmaya kalkanların sola layık gördükleri hiç sevmediğim bir ifadeyle "beşinci kol" müsveddesi olmaktır. Bir diğer seçenek ise başka bir "dönüşüm" için öbür "dönüşüm" projesine kafa tutmak! Devrimci yol budur.