Tarihi emperyalistler yazamayacak; tarih onları yazacak!

Son dönemecine yaklaşan Osmanlı İmparatorluğu'nda 1908 Devrimi, Ermeniler dahil, Osmanlı'nın Müslüman olmayan nüfusunda büyük bir heyecan yaratmış, İttihatçılar da "artık halklar için zulüm bitti" der olmuştu.

Yedi yıl sonra geniş bir coğrafyayı Ermenisizleştirmeye kalkan aynı İttihat Terakki değil miydi?

Arada ne oldu?

Burjuva devrimlerinin her etabında ikircikli tutuma, geriye dönüşlere, kararsızlığa rastlanır. İkinci Meşrutiyet'le somutlanan devrimci hamle için de geçerli bu. 

Zayıf ve pusulasız Türkiye burjuvazisinin, ideolojik açıdan şekilsiz kadrolar elinde cesaretle yoluna devam etmesi zaten zordu. O zor yolu da emperyalistler kapattı.

İngiltere ve Fransa'nın 1908 Jöntürk Devrimi'nden rahatsız oldukları, Osmanlı'nın dağılma sürecinin kesintiye uğrayacağından kaygılandıkları biliniyor. Sonrası da malum...

İmparatorluk sınırları içinde yaşayan enternasyonalist karakterdeki Ermeni, Yunan, Bulgar devrimcilerinin etkisizleştirilip milliyetçi hareketlerin öne çıkarıldığı, silahlandırıldığı bir dönem bu. Öyle ki, İttihatçı paşalar gerçekten afallıyor ve bir yandan özgürlüklerin tadını çıkarmaya başlayan küçük işçi gruplarını, diğer yandan da ayrılıkçı hareketleri hoşgörüsüzce bastırmaya yöneliyorlar.

1908 Devrimi'ne yaşama şansı verilmedi...

Bunu sadece biz söylemiyoruz; zamanında Lenin "emperyalistlerin Türk Devrimi'ni boğmak istediğini yazıyor. Lenin'i beğenmeyenlere Trotskiy de verebiliriz. Rus marksistleri yanı başlarında olup bitenlerle yakından ilgililer. Balkan Savaşları'nı dikkatle takip ediyor, Osmanlı'nın mirasını paylaşmak için kıyasıya rekabete girişen emperyalist ülkelerin her adımını izliyorlar. Devrimciler çünkü...

Jöntürkler konusunda hayal kurmuyorlar ama onların çaresiz bırakıldıklarını ileri sürüyorlar.

İttihatçı paşalar çaresiz, ideolojik açıdan şekilsizdi ama aptal değildi. İngiltere, Rusya ve Fransa'nın Osmanlı'ya son ve öldürücü darbeyi vurmaya kararlı olduğunu hissediyor ve bağımsızlıkçı-özgürlükçü-eşitlikçi bir tutumla halkçı bir rotaya girmek yerine Almanya'nın yanına sokuluyorlardı. Ondan sonrası savaşlar, savaşlar, katliamlar, düşmanlıklar ve büyük, yıkıcı bir dünya savaşı. 

Ermenilerin yaşadığı büyük trajedinin arka planı kabaca böyle.

Başta İngiltere olmak üzere, emperyalist ülkelerin işbirlikçi milliyetçiliği kışkırtması; Ermeni milliyetçilerinin bu rolü benimsemesi; Alman emperyalizminin karşı ağırlık koyarak son demini yaşayan Osmanlı'yı cesaretlendirmesi, hatta ona yol göstermesi; korkak İttihatçıların hızla kıyıcılığa yönelmesi.

Mekanizma böyle işliyor.

Bugünkü soykırım tartışmaları, bu çerçeveyi yok saydığı için hükümsüzdür. Hele hele emperyalistlerin zeytinyağı gibi üste çıkıp, bu işte hakem, bilirkişi rolüne soyunması olacak iş değildir. Tarihi emperyalistler yazmayacak; tarih emperyalizmi yazacak. 

Ve işbirlikçileri ve ırkçıları ve kan içicileri... 

Liberallerin tarihle yüzleşmek adına bu koroya solu da katmak için yürüttüğü kampanyaya da, Türk milliyetçiliğinin pespayeliğine de direniriz. Osmanlı övgücülerinin İttihatçı paşaların günahlarını sayıp döküp, öncesinde despot sultanların zalimliklerini, örnek olsun Ermenileri katletmesini unutturmaya çalışmasına izin vermeyiz. Halklar birbirlerini boğazlamaya zorlandığında kim kimi daha çok öldürmüş diye sayı saymayız. Emperyalizmin, milliyetçiliğin ve dinsel fanatizmin on milyonlarca insanın kanını döktüğünü, dökmeye devam ettiğini biliriz; din farkı bilmeyiz, dil farkı bilmeyiz.