Solculuk medeni cesaret ister

"CHP'de sular duruldu…" Gazeteler, kimi örneklerde "şimdilik" kaydı düşerek, böyle özetlemekte ana muhalefet partisinde yaşananları. Kılıçdaroğlu ve ekibinin duruma hakim olduğunu, partinin yeniden yapılanma sürecinde önemli bir dönemeci aldığını yazıyorlar.

İşin gerçeği, duruma hakim olan Kemal Kılıçdaroğlu değil, bir bütün olarak büyük basın ve onun arkasındaki güçler. Kılıçdaroğlu yalnız şu son krizde değil, adı Genel Başkanlık için zikredilmeye başlandığı andan itibaren Zaman'dan Hürriyet'e, Vatan'dan Star'a, Cumhuriyet'ten Radikal'e, bu düzenin gazetelerinin neredeyse tamamının açık desteğini aldı. Omurgasızlığa alışan bir partiden bu "mutabakat"ı karşısına alabilecek bir odağın çıkması imkansızdı. Sular bu sayede duruldu. Mutsuz hizipçiler basın tarafından estirilen rüzgarın dinmesini beklemeye koyuldu, kimileri de saatlerini seçim başarısızlığına ayarlayarak uykuya daldı.

Peki neden medya Kılıçdaroğlu'nu ısrarla tek geçti?

Yandaş basının derdi açık: "Yeni Türkiye"ye CHP'nin vereceği onaya gereksinimleri var. "Yeni Türkiye"yi kabullenen, ona uyum sağlamaya çalışan ama söylem düzeyinde onunla hesabı olan bir CHP bile sıkıntı yaratıyor. Çünkü Yeni Türkiye'nin yaratıcıları biliyorlar ki, hangi kurumsal mevzileri ele geçirirlerse geçirsinler, hangi seçim başarısını arkalarına alırlarsa alsınlar, meşruiyet açısından zayıflıkları ortadan kalkmıyor. Bu ortamda Kılıçdaroğlu'nun "Yeni Türkiye" ile CHP arasındaki ilişkiyi normalleştirerek bu zayıflığı kısmen kapatacağını düşünüyorlar.

Haklılar…

Onlar haklı da, bu durumda daha çok geleneksel sermayenin çıkarlarını savunagelen "bir kısım medya"nın Kılıçdaroğlu sevgisi nereden kaynaklanıyor? İlk akla gelen, Erdoğan'ın karşısına halkta heyecan yaratacak bir liderin çıkmasını sağlamak istemeleri. Ancak ilk akla gelen, bizim gibi ülkelerde hep en fazla sorgulanması gerekendir…

Türkiye burjuvazisinin AKP'den kaygılı olan kesimleri de "Yeni Türkiye" ile ilişkileri normalleşmiş bir CHP arzusundadır. İlk sıraya yazdıkları, CHP'nin başarısı değil, Türkiye'de siyasetin yeni dengeler doğrultusunda yapılandırılmasıdır. Sermaye sınıfımızın bir bütün olarak "Yeni Türkiye"den memnun olduğunu unutmamak gerekiyor. Onların kaygısı, AKP'nin son yıllarda olduğu gibi yalnız kalması, "Yeni Türkiye"yi istediği mecralara taşıması, kapitalist sınıfın iç dengelerine dönük daha cesur müdahaleler yapması. Bu nedenle olağanüstü dönemin bitmesini, "Yeni Türkiye"yi içine sindirip, ona meşruiyet sağlayacak siyasi aktörlerin çoğalmasını istemektedirler. Kılıçdaroğlu'nun olağanüstü dönemi sonlandırmaya yardımcı olacağını, "Yeni Türkiye"ye dönük itirazları etkisizleştireceğini kestiriyorlar.

Haklılar…

Bir de bu tabloya CHP'nin ötesindeki solu eklemek isteyenler var. Bunlar da ağırlıklı olarak basında boy gösteriyor, AKP'ye bayağı "şiddetle" muhalefet ediyorlar. Ama satır aralarında, "Yeni Türkiye"nin halkla siyaset arasındaki büyük çelişkiyi çözdüğünü, "halka rağmen siyaset"in tarihe gömüldüğünü, solun da bu anlamda "Yeni Türkiye"de sahne alarak üzerine düşeni yapması gerektiğini yazıyorlar. Kim bunlar diye sormayın, onlar kendilerini biliyor, solu, bizleri çok yakından takip ediyor ve "Yeni Türkiye"yi kabullenmediğimiz için bize çok sinirlenerek, "eski Türkiye"yi savunduğumuz yalanını atıyorlar.

Eskisini kabullenmediğimiz için yenisini hiç kabullenmeyiz oysa…

İşte Kılıçdaroğlu bu ikibuçuk kesimin desteğini almış durumda.

Peki Kılıçdaroğlu bu mudur? Yani ona yüklenen anlam gerçek Kılıçdaroğlu'nu ifade etmekte midir?

Kuşkusu olan var mı?

Var!

Bazı Marksist aydınlar işi gücü bırakıp Kılıçdaroğlu'nun "ne kadar solcu olduğu"nu kanıtlamaya çalışmakta. Kimileriyse Kemal Bey'in "köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı diyeceğini, sonra…" gerekeni yapacağını ima ediyor.

Kılıçdaroğlu'nun "Yeni Türkiye"ye kazık atacağına inananları uyarmak görevini kimse yapmayacaksa biz yaparız. CHP'nin yeni genel başkanı için "sola yönelim ve sol rüzgar bizi üzmez, buna seviniriz" demiştik. Sevinecek bir şey yok görüldüğü üzere.

Anlaşıldığı kadarıyla CHP solcularının önemli bir bölümü "ne olursa olsun bir seçim başarısı" arzuluyor, bir seçim başarısının boş kağıda yazılacağını, ondan sonra baraj kapaklarının açılacağını sanıyor. Solcunun ilk özelliği medeni cesareti olmasıdır. Biraz da "her şeyi eleştirin, kalın küçücük" diye sataşanların küçük dünyalarına girmemektir solculuk! Solculuk, Erdoğan zokasını yutmayanları, Kılıçdaroğlu zokasını yutmamaya davettir.

Kılıçdaroğlu, "Yeni Türkiye" için çağrılan noter memurudur ve önüne konan projeyi onaylayacağını çoktan ilan etmiştir.

"Eski CHP"nin yanından dahi geçmemiş olmamız, "yeni CHP"ye sıcak bakmamızı gerektirmiyor.

Unutmayın, "Yeni Türkiye" kimden onay alırsa alsın, meşruiyet zaafiyetini kolay kolay aşamayacaktır. Bu nedenle solun inadı yalnızca inat olarak kalmayacak ve toplumsal bir kanala yerleşecektir.

Yeter ki üzerimize düşeni yapalım, solun diri kesimlerini ortak bir zeminde ayağa kaldıralım ve küçük hesaplarla vıdı vıdı ederek kendimizi komik duruma düşürmeyelim.