Şimdi Daha Fazla Tehlikedesiniz

Yargıda görev yapanlar... Üniversitelerde yönetici konumuna gelenler, hatta bütün akademisyenler... Siyasi düşünceleriniz ne olursa olsun, emek-sermaye çelişkisinde hangi tarafa hizmet ediyorsanız edin, bilmelisiniz ki, şimdi daha fazla tehlikedesiniz. Kendinizi daha fazla tehlikeye attığınız gibi, toplumu da tehdit altına soktunuz.

Danıştay'da işlenen cinayetin ardından "sizden beklenen" tepkileri verdiğiniz, göz göre göre gelen provokasyonu boşa çıkarmak için hiçbir çaba harcamadığınız, "mollalar İran'a" sloganında bir keramet gördüğünüz için bu tür cinayetlere zemin hazırladınız.

İçinizde Cumhuriyet'e atılan bombaların, Danıştay'da ateşlenen silahın yalnızca dinci fanatizmin sonucu olduğunu düşünenler, tehlikeyi fark etmenin, uyanık durmanın gururunu taşıyanlar olabilir. Uyanıklık iyi şey elbette, lakin keşke süreklilik kazansa gericilik karşısında da, bu türden tuzaklara düşülmese...

Ama ne oldu, size işaret edilen doğrultuda hareket ettiniz, daha önce defalarca denenen bir yöntemin hâlâ etkili olduğunu gösterdiniz. Geçmişte çok kişi bu biçimde öldürüldü. Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin listeye eklendiyse, bunda sizlerin duyarlılığınızın payı vardır.

Duyarlılığınızın büyük bir duyarsızlık olduğunu fark etme zamanı gelmedi mi?
"Bu ülke için ölmek gerekiyorsa, bunu yaparız" diyebilirsiniz ama ne için öldüğünüzü ve sizi aslında kimlerin öldürdüğünü öğrenmek istemiyor musunuz?

İstemedikçe kendinizi ve Türkiye'yi tehlikeye atıyorsunuz.

Biliyoruz aranızda bu türden komploların bilinçli aktörleri de var. Onlar da bir şeylere hizmet ettiklerini sanmakta. Ve en kolay onlar gözden çıkarılmakta...

Türkiye'de sermaye düzeni o kadar acımasız, o kadar değer bilmez ki, en kıyıcıları korumakta, onun dışındakileri zerre kadar umursamamaktadır.

Başbakanlarından birisini idam eden, birisine yumurta ve taş atan, birisine sürekli darbe yapan, birkaçına ise kurşun sıkan bir düzenin kadrosu olmak zaten bazı şeyleri peşinen kabullenmektir.

Ne var ki, hem tehlikeye atılmak hem de aptal yerine konmak biraz ağır olmuyor mu?

Davranışlarınızın bir hayli tuhaf olduğunu da söylemek durumundayız. Kendi aranızda "bu işin içinde başka şeyler var" deyip, filanca komutanın akrabasından duyduğunuz "derin bilgi"leri eş dostla paylaştıktan sonra "Türkiye İran olmayacak" diye her tarafa elektronik posta ile mesaj yollamak nereden aklınıza geliyor?

Türkiye İran olmasın, olamaz da... İran'ın Türkiye olmasını mı istiyorsunuz? Öğle yemeklerinde "bu ülkede yaşanmaz artık" diye serzenişte bulunan siz değil misiniz? Bu ülkede neden "yaşanmıyor" hiç düşündünüz mü?

Danıştay'a sıkılan kurşun İran'ı vurdu diyoruz soL'da. Peki Danıştay'ı gerçekte ne vurdu? Danıştay'ı uygulanmayan Tüpraş kararı vurdu, Danıştay'ı baskıyla değiştirilen kararlar vurdu, Danıştay'ı arkasında uygulanma iradesi olmayan kararlar vurdu. Yürümeye, ayağa kalkmaya pek hazırdınız da, Türkiye'de adalet duygusu yerlerde sürüklenirken neredeydiniz?

Üniversitelerde "geçit vermeyeceğiniz" gericilik, faşizmle harmanlanarak her gün ve her kentte ilerici öğrencilere satır oluyor iniyor, bıçak oluyor saplanıyor. Kafasını öğrenim ve siyaset yapma hakkına kalkan eden öğrencilerin can güvenliğini onlara okuldan uzaklaştırma cezası vererek, polisi okula davet edip satıra biber gazını, bıçağa copu ekleyerek sağlıyorsunuz.

Hep birlikte oyun oynuyorsunuz yaşamınızla ve memleketimizle...

Fark etmiyor musunuz?