Şike ve taraftar grupları

Kemal Okuyan'ın "Şike ve taraftar grupları" başlıklı yazısı 29 Haziran 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Şike soruşturması kapsamında yapılan sayısız dinlemeden birinin tape kayıtlarını okuyorum. Ünlü bir futbolcuya eski büyük kulübü yeniden talip oluyor. Henüz sezon bitmemiş, bir de üstüne, oyuncunun mevcut takımı transfer olacağı büyük takımla önemli bir maça çıkacak.

Öyküyü ve sonunu, futbol dünyasını yakından izleyenler biliyorlardır.

Oyuncu bir yandan para derdinde öte yandan çıkıp oynamamayı kendine yedirememekte. İyi oynar, müstakbel takımının canını yakarsa transferi suya düşecek. Kötü oynarsa, bu üzerine yapışacak “leke”dir, ayrıca futbol simsarları nezdinde değerinin azalmasından kaygılıdır.

Telefon dinleme kayıtlarında bu sıkışıklık açıkça görülüyor.

Sonunda “para” derdi üstün geliyor, etikmiş, sportmenlikmiş hepsi havaya gidiyor.

Gitmemesi olanaksız. Çünkü sistem böyle işliyor.

Haziran Direnişi’nde herkese güzel bir sürpriz yaparak ayağa kalkan halkın en diri kesimlerinden biri olan taraftar gruplarının, bu sistemin sağını-solunu değil ama tümünü sorgulamaya başlamasının herhalde zamanı geldi.

Bunu zaten yapanlar var.

Ancak madem büyük bir enerji toplayıp, futbol kültürüne en uzak, en düşman insanların bile saygısını kazandılar, o halde bu işi büyütmeyi denemeliler.

Popüler kültürün en kritik başlıklarından biri futbol… Paranın egemenliğinde çürümüş, çirkinleşmiş… Ama bu haliyle bile ilgi çekiyor, insanları heyecanlandırıyor.

Evet bir sistem sorunu, hem de tek ülkede filan değil, en azından Avrupa düzeyinde sistem sorunu. UEFA’dan başlayarak her kurumun, her kulübün aynı çirkefin parçası olduğu devasa bir endüstri. Paranın kaynağı ise son tahlilde tribünleri dolduran, ekran karşısına geçen ve bu arada “tüketen” seyirciler. Sporcular akıttıkları terle, taraftar ise aktardığı parayla ayakta tutuyor ve büyütüyor bu sektörü.

Evet, madem ayağa kalkıldı, o zaman bu sistem sonuna kadar sorgulansın. Tayyip’e karşı birleşenler, paraya karşı birleşsinler. O zaman sahte kahramanlara, aynı çirkeften nemalananlara kan aktarmaktan uzak durulur, örneğin hükümet ya da Cemaat operasyon yapıyor diye “para”nın en güçlü temsilcilerinden birine arka çıkılmaz.

Bahis şirketlerinden transfer ve sözleşme kurallarına, kulüpler hiyerarşisinden yargısına her şey ama her şey “para”yı korumak üzerine kurulnuş bu imparatorluğu sallasa sallasa taraftarlar sallar. Hazır istim üzerindeyken, bizimkiler başlar, başka diyardakiler katılır.

Bir yol, profesyonel sporcuların örgütlenmesi elbette… Bu bir yandan sürmeli. Ancak yetmez. Çünkü topçular bu işin yalnızca bir bacağı. Futbol bir spor olmanın çok ötesinde artık… Burada paranın saltanatına vurulacak etkili darbeler, çok ama çok şey değiştirir. Öyle ki, futbol dünyasında açılacak delikten akacak irin kapitalist sistemin temellerinde bile sarsılmaya neden olur.

Kapitalizmde futbol sadece bir oyuna, güzel bir oyuna dönüşemez elbette. Ama bunu engelleyen mekanizmalara karşı etkili bir mücadeleyle sermayeye, sporcuları ve taraftarları iliğine kadar sömüren alçak bir sisteme güzel bir gol atılmış olur.

Nasıl mı?

Ben bilmem, Çarşı bilir!