Seçimlerin ardından… Sonuç?

Ergenekon’la Erdoğan işbirliği halinde… Cemaat, AKP bloğunu terk ettiği andan itibaren bunu dillendiriyordu. Ergenekon büyük ölçüde ve operasyona konu olan haliyle deli saçmasıydı lakin cemaatin iddiası pekala “asker ile Erdoğan müttefik oldu” diye okunabilir ve gerçeklik kazanabilirdi. Cemaat ittifakın kendine karşı kurulduğunu söylemekteydi. Benzer bir düşünce zaman zaman Kürt siyasetçilerden de geliyordu, küçük bir farkla: Erdoğan Genelkurmay’la Kürtlere karşı savaşmak için anlaşmıştı.

Her iki iddiayı destekleyen bulgular var mıydı? Vardı.

Peki solcu ne yapmalıydı, bu yeni ittifak karşısında nasıl konumlanmalıydı?

En sonda…

Genelkurmay PKK ile savaşta isteksizmiş… Suriye’de yeni çılgınlıkları engelleyen de onlarmış. Erdoğan’a muhalif olan AKP ileri gelenleriyle temas halinde, yeni bir formül arıyorlarmış. Erdoğan’ın kanlı bir oyunda askeri kullanmaya çalışmasını içlerine sindiremiyorlarmış. Bunlar da konuşuldu.

Konuşulanlarla tutarlı kimi gelişmeler yaşandı mı? Yaşandı.

Peki solcu ne yapmalıydı, bu tablo karşısında nasıl konumlanmalıydı?

En sonda…

Türkiye’deki tekelci sermayenin hallice kesimi, bazı batılı ülkelerin de desteğini alarak Erdoğan’ın etkisizleştirildiği bir AKP-CHP koalisyonuna yatırım yapıyormuş… HDP’nin de dışarıdan destekleyeceği böyle bir hükümet için asker de devredeymiş… Konuşulmasına gerek yoktu bu iddianın, kabak gibi ortadaydı.

Ortada olan, bir aldatmaca mıydı? Hayır, bizim de sıklıkla işaret ettiğimiz bu “plan” alabildiğine gerçekti.

Peki solcu ne yapmalıydı, bu plan karşısında nasıl konumlanmalıydı?

En sonda…

Erdoğan, halk desteği alabilecek tek lider olarak, güçlü emperyalist merkezlere “ben dersimi aldım” anlamına gelecek mesajlar yollamış, içerideki ve Suriye gibi bölgesel konulardaki aşırılıkları törpülemek, AKP’yi fabrika ayarlarına döndürmek, Kürt sorununda çözüm sürecine kaldığı yerden devam etmek konusunda söz vermiş… Bunlar da yazıldı.

Yazılanlar bütünüyle çöp diyebilir misiniz? Diyemezsiniz.

Peki solcu ne yapmalıydı, bu manevra karşısında nasıl konumlanmalıydı?

Şimdi…

Solcu bütün bu olasılıkları veri alan, bunlara ilişkin kendini ve toplumu hazırlayandır. Ama aynı zamanda solcu bütün bu olasılıkları elinin tersiyle iten, bir noktadan sonra onlarla ilgilenmeyendir.

Çünkü birer seçenek olarak karşımıza konan aktörler, birbirini çeliyormuş gibi gözüken senaryolar, topyekun biririne bağımlı bir karakter taşımakta ve şaşırtıcı bir geçişkenliğe sahip olmakta. Bunların arkasındaki güçler için de aynısı geçerli. Her bir aktör ya da senaryonun belli bir sınıfsal güç tarafından desteklendiğini, olgunlaştırıldığını düşünmek de saçma. Oynak bir zemin üzerinde, izlenmesi güç bir hareketliliğe sahip tüm aktörler.

Sınırlar ise belli: Bütün bu karmaşada emekçi sınıflara yer yok ya da aynı anlama gelmek üzere her şey sermaye için!

Solcu ne yapmalıydı? Öncelikle topyekun reddetmeliydi.

Bunun yerine “baş düşman” saçmalığına kaptırdı büyük çoğunluk…

Solculuğun baş düşmanıydı aslında baş düşman saçmalığı!

Özünde pek bir fark taşımayan senaryoların her birisi zaten birer eklemlenme projesiydi. En tehlikeli düşmanın cemaat olduğunu düşünenler, en tehlikeli düşmanın Erdoğan olduğunu düşünenler, en tehlikeli düşmanın PKK olduğunu düşünenler…

Böyle gidiyordu. Böyle gidiyordu da solun ne işi vardı, sol nereye gidiyordu!

Seçimlerde sol, Erdoğan karşıtlığına yatırım yaptı. Başka her şeyi unutmaya, kabullenmeye hazır olduğunu hissettirdi. Biz “bu solculuk değil” dedik; yeni ittifakların, yeni eklemlenmelerin denendiğini ve illa gündeme geleceğini hatırlattık. Hiç hesaba katılmayan olasılıklara ışık tuttuk.

1 Kasım seçimleri öncesinde senaryolar üst üste bindi, Türkiye yönetilememe eşiğine geldi, CHP ve HDP bazısı anlaşılmaz, bazısı anlamlandırılabilir nedenlerle inisiyatifi Erdoğan’a terk etti ve yeni bir sonuç çıktı ortaya.

Yeni senaryoların yazılabileceği bir sonuç. Daha doğru bir ifadeyle, bütün senaryoların yeniden yazılabileceği bir sonuç.

Sonuçta…

Baş düşmancı sol açıkta kaldı. Tek soruncu Kürt siyaseti, tek sorunu Erdoğan’ın da çözebileceğini, çözecekse onun desteklenebileceğini açık açık söylemeye başladı. Baş düşmancı sol şimdi Erdoğan’la Kürt siyasetinin arasına kara kedi olarak girmeye hazırlanıyor belli ki…

Solun gerçek düşmanı sermaye sınıfıdır; solun tek taraflaşma zemini emek-sermaye çelişkisidir. Temel çelişki!

Solun emperyalizme ve dinsel gericiliğe karşı duruşu, yurtsever, aydınlanmacı, laisist, özgürlükçü konumlanışı bu temel çelişkiye ek başlıklar değildir; bu temel çelişkiye içerilmiş, ona bağlanmıştır.

Bundan bağımız bir Erdoğan karşıtlığı da olmaz. Olursa böyle açıkta kalınır.

Bundan bağımsız bir Kürt sorunu olmaz.

Emek-sermaye çelişkisini öne çıkarmayan, oraya basmayan bir solculuk, devrimci siyaset de olmaz.