SEÇİM MEKTUPLARI - BİR: En temel seçim hakkı

İnsan, yaşamı boyunca her gün, her saat seçer. Düşünerek seçer, daha önce düşündükleriyle seçer, fazla düşünmeden seçer, düşüncesizce seçer ama mutlaka seçer.

Seçmenin bize "tüketmek"le ilgili olduğu fısıldanır sıklıkla. Şu değil de bu giysiyi, şu değil de bu zeytini, şu değil de bu cep telefonunu… Şu değil de bu televizyon dizisini…

Büyük çoğunluğun seçme özgürlüğü fazlasıyla sınırlanmıştır oysa… Erişebildiklerini seçer, buna seçmek denirse "tüketim"den söz ediyoruz ya, ucuza, bedelsiz olana yönelir, yoksunlukla yıkım arasındaki gel-gitleri hafifletip ayakta kalabilmek için…

Açlıkla boğuşan biri için diş fırçalamayı akla getirmemek, canlı doğasına uygun bir seçimdir. Soğuktan donmamanın derdindeki biri için kalitesiz bir kömürün yarattığı riski göze almaksa, insan aklı ile insanı çaresizleştirilen koşulların üst üste binmesinin ürünüdür. Yine de bir seçimdir, acımasız bir seçim...

Lakin insan farkında olmadan çoğu kez, en yaşamsal, en kritik seçimini tam da seçme özgürlüğünün kısıtlandığı koşullarda yapar. Yaşamın, aslında hiç de gerekmeyen, bugünkü üretici potansiyeli hesaba katıldığında bir trajediden başka anlam taşımayan yoksulluk karşısında hangi duruşu alacağı, nasıl bir tepki vereceği insanın son tahlilde "özgür" seçimidir.

Kabullenir ya da kabullenmezsiniz.

Kurulu düzen, birilerinin yoksul ve yoksun olmasına neden olduğu gibi, onların bu durumu kabullenmesini de sağlar inceden inceye… İnsan için en yaşamsal karar konusu olan, onu kendi bahtsız "seçim"leriyle baş başa kalmaktan çıkarıp, toplumsal bir varlık haline getirecek "kabullenmeme" bir seçenek olmaktan çıkartılır çoğu kez.

Kaderci söylemin yalnızca toplumsal alışkanlıklardan kaynaklandığı mı sanılmaktadır? İnsan aklı sürekli başka seçimlerle oyalansın diye yaratılan "kahramanlar"ın yalnızca para getiren markalar olduğu mu düşünülmektedir? Polis terörünün yalnızca kabullenmeyenleri kırmak için mi sürekli devreye sokulduğuna inanılmaktadır?

Her şey ama her şey, insanlar en önemli seçim haklarını kullanamasınlar diye tezgahlanmıştır.

Yoksulluğu ama yalnızca yoksulluğu değil, haksızlığı, adaletsizliği kabullenmeme hakkı insanın hiçbir durumda elinden alınamayacak temel hakkıdır.

12 Haziran, çok önemli bir seçimdir.

Ama 12 Haziran, insanın en temel hakkını kullanıp kullanmamaya karar verdiği o belirleyici seçimden hiçbir biçimde daha önemli değildir.

Bu nedenle 12 Haziran, on yıllardır "kabullenen", öyle bilinen bir toplumda, seçme hakkını "kabul etmeme"den yana kullananların sayısını artırdığı oranda, insanları kabullenmemeye özendirdiği ölçüde tarihsel bir anlam kazanabilir.

Türkiye Komünist Partisi, bu tarihsel anlamı "boyun eğmemek" olarak adlandırdı.

Bir ay boyunca, 12 Haziran seçiminin, insanın en temel seçme hakkı olan kabullenmeme, boyun eğmeme hakkını ortadan kaldırmak için nasıl kullanılmakta olduğunu, bu tuzaklardan nasıl korunabileceğimizi konuşmak, sohbet etmek isterim soL okurlarıyla…

Elimden geldiğince...