SEÇİM MEKTUPLARI BEŞ: Dostlar, bizim dostlar…

Ne mutlu ki bize, ince eleyip sık dokuyan dostlarımız var. Bir komünist partisinin adına yakışır bir görüntü vermesi gerektiğine inandıklarından iyi hazırlanmamış bir etkinlikte yüzlerini hemen buruşturur, amaca uygun olmayan bir afiş gördüklerinde derhal telefona sarılır, çalakalem hazırlanmış bir makalenin sahibini yazdığına yazacağına pişman ederler.

Bu geliştirdiği, daha iyiye ulaşmak için motive ettiği oranda iyi bir şeydir. Ya yapılan her şeyi beğenen, her daim "iyi yoldasınız" diyen, gemi karaya oturduğunda "ne yapalım kör talih, koskoca Titanik bile…" diye bizi avutacak dostlar çoğunlukta olsaydı çevremizde!

Bazen yorgunluktan, bazen zaman sıkıştırmasından, bazen de iğne deliğinden urgan geçirmekle uğraşmanın yarattığı asabiyetle "eleştiri"den, dost eleştirisinden bıktığımız da olur. Bunu da anlamak gerekir, bir devrimci parti mükemmeli aramak zorundadır ama mükemmelliyetçi olamaz olursa hareket edemez. Çünkü siyasi mücadele kesinti kaldırmaz.

Burada önemli olan samimiyet ve katkıdır.

Eleştiri, geliştirmek, düzeltmek için değil de kendi konumunu haklı göstermek için yapıldığında çekilmez olur.

12 Haziran pek güzel bir samimiyet testidir açıkçası.

Türkiye Komünist Partisi'ne titizlenenlerin kendi siyasal kimliklerine ne kadar titizlendiklerini görmek için…

"Dün son çıkarmış olduğunuz broşür elime geçti, teşekkür ederim, büyük bir dikkatle okudum. Çok güzel hazırlamışlar diye düşünüyordum kiii, son sayfada şöyle bir cümle ile karşılaştım. Şaşırdım. Bir açıklama bekliyorum." Belki haklıdır, o cümle iyi formüle edilmemiştir. Ola ki yanlıştır da. Ama o cümlenin titiz dostumuz üzerindeki etkisi çarpıcıdır. Artık broşür o cümleden ibarettir, hatta Türkiye Komünist Partisi sadece ve sadece o cümledir. Broşürü başkalarıyla paylaşmaz ama hayal kırıklığını paylaşır, "kardeşim bunların bir redaksiyon kurulu yok mudur" diye söylenir de söylenir. Sonra 12 Haziran'a doğru, bu titiz dostun hiç de titiz olmadığı ortaya çıkar, CHP'ye oy verecektir. Kendisi kesinlikle marksisttir, sosyal demokrasinin işçi hareketine sokulmuş bir truva atı olduğunu bilir, üstelik CHP'nin bir sosyal demokrat parti bile olmadığını kavrayacak kadar okuyup yalamıştır. Baykal'ı götüren operasyonun ne anlama geldiğini, hangi uluslararası odakların işi olduğunu ona anlatmanıza gerek yoktur, her bir şeyin farkındadır. O CHP'li değildir ki, CHP'yi savunsun. O CHP'ye oy veren "titiz" bir seçmendir. Türkiye Komünist Partisi'nin de eleştirmeni…

"Bakın ne diyeceğim, şöyle bir afiş çıkarsanız, kocaman, ama üzerinde hiçbir şey yok, altta çok küçük Türkiye Komünist Partisi… Boşlukta direnme gücünü kanıtlar… Siz bana kulak verin, çok etkili olur…" Birkaç hafta geçer çevresine "dinlemediler ki beni…" demeye başlar. "Her şeyi kendileri yapmaya kalkıyorlar, sonra böyle oluyor…" Ne oluyor, katkı vermek isteyen dost oy vermeye gelince "falancaya atacağım" der. Neden? "E çok sevimli aday, meclise girsin, faydalıdır…" Seslenme stratejisi önerecek kadar yakın, oy atamayacak kadar uzak!

"100 soru sormuş, yanıtını vermişsiniz. Ama benim kafamda başka sorular da var, onları ne zaman yanıtlayacaksınız?" Oturur, saatlerce konuşursunuz. 100 soruda olur 1000 soruda. Çok büyük bölümünün yanıtını almıştır. "Güzel güzel, çok beğeniyorum zaten" der sonunda… Seçimden sonra üyelik başvurusu yapmayı düşünmektedir. Boşta bulunup, "neden seçimden sonra" diye sorarsınız. Prensip sahibidir, CHP'ye oy verirken TKP üyesi olmak istememektedir. Prensip sahibidir, seçimlerde yüzlerce soruya yanıt bulduğu partiyi değil de, soru bile sorulamayacak durumdaki partiyi destekleyecektir.

"Siz de diğerleri gibi oldunuz, sosyalizmde insanların kılık kıyafetiyle uğraşmayacağız ne demek! Yobazların ekmeğine yağ sürüyorsunuz". Kılı kırk yaran bir dostun serzenişine hak verirsiniz, "yanlış anlamışsınız, sosyalizmde zaten gericiliğin toplumsal temelleri daraltılacak, saçma sapan önlemler almaya gerek kalmayacak" diyecek olursunuz ama dinleyen kim! "Bir siz kalmıştınız." Küsmüştür besbelli. Sonra öğrenirsiniz ki… Gericilikle flört eden, gerici adaylar çıkaran birilerine oy verecektir. TKP kriterleri vardır bir de hayatın gerçekleri!

Bir komünist partisi, başka partilere gösterilmeyen titizliğin kendisine gösterilmesinden elbette mutluluk duyar.

Akıl verenlerin hiç değilse oy vermeleri ise daha büyük bir mutluluk kaynağıdır elbette…

Doğal olan budur.

Doğal olduğu için Türkiye Komünist Partililer, seçim çalışmalarında TKP ile "içeriden" tartışan dostlarını ikna etmeyi hiç akıllarına getirmemekte, daha önce partiye uzak duran, parti hakkında pek az şey bilenlere zaman ayırmaktadırlar.

Doğrusu da budur.

TKP'ye titizlenenlerin kendi siyasi kimliklerine de titizlenmeleri beklenir.

Siyasi olarak böyledir, dostluk hukuğu açısından da...