Satanı da 
alanı da...

“Tüpraş’ı satan da, alan da…”

Sloganlardan biri buydu, 2005’te Türkiye’nin en büyük kuruluşlarından birinin özelleştirmesini engellemek için verilen mücadelede. Ayıbı filan boş verin, sonuna kadar haklıydı bu sloganı afişlere, duvar yazılarına, tişörtlere taşıyanlar. “Satanı da, alanı da…” denseydi bile yeriydi.

Satan AKP iktidarıydı…

Satın almak isteyenler arasında Zorlu, Anadolu, Çalık gibi güçlü sermaye grupları vardı. OYAK’ı, Ordu Yardımlaşma Kurumu’nu da unutmamalı. Unutmamalı çünkü, o sıralar henüz silahlı kuvvetler kimilerince AKP karanlığına karşı beyaz atlı prens olarak görülüyor, askerlerin de afrasından tafrasından geçilmiyordu. Ve deniyordu ki, “hiç değilse OYAK alsın, ne de olsa milli kuruluş”!

OYAK’ın iştiraklerine, şirket yapısına bir bakılsa, “milli sermaye”nin hikaye olduğu hemen anlaşılırdı oysa. TÜPRAŞ’ın satışına gerçekten karşı olanlar ise satışın kime yapılacağıyla değil, satışın kendisiyle ilgilenmekteydi. Doğrusu da buydu, “alan da, satan da…” bu mantığın ürünüydü.

İhalenin sonuçlanacağı gün, içeride derin pazarlıklar sürerken, binanın etrafında siyasi parti ve sendikalar gösteri yapmaktaydı. İhalenin güvenliğini ise jandarma sağlıyordu! OYAK içeride, İçişleri’ne bağlı olsa da, asker dışarıda ter dökmekteydi anladığınız… Bu satırların yazarı göstericileri gaz kullanarak (evet o zaman da gaz vardı) dağıtmakla tehdit eden jandarma albayına “siz tarafsınız, çekilmelisiniz” diyordu bu nedenle…

Jandarma çekilmedi ama OYAK çekildi…

İhale Koç’a kaldı. Birileri bundan da iyimserlik üretti. Ne de olsa Koç grubu AKP’ci sermaye gruplarına benzemezdi, modern Türkiye’yi temsil ediyordu, vesaire, vesaire…

Kamuya ait bir dev kuruluş, hem de en stratejik kuruluşlardan biri toplumsal çıkarlar ayak altına alınarak bir sermaye grubuna devrediliyordu, bu işin koçu moçu olur muydu!

Koç, yıllık 1 milyar liranın üzerinde kâr etmeye başladı TÜPRAŞ’tan… Açıklanan net kâr bu, gerisini siz düşünün.

Satan da, alan da…

Şimdi satanın alanı tırmaladığı, tırmalamaya çalıştığı söyleniyor. “TÜPRAŞ’a polis baskını” diye geçti ajanslar.

Alan, dünkü baskının “normal denetimlerden” olduğunda ısrarlı. Fazla gürültü, patırtı istemiyor, belki de mesajı aldığını, hükümetle ilgili yaklaşımlarında daha dikkatli olacağını ima etmiş oluyor. Satan ise yandaş medyaya hemen haber veriyor ki, “bu ülke benden sorulur, kimsenin gözünün yaşına bakmam” hissi yayılsın, herkes sinsin.

Organize işler bunlar, kendi aralarında top çeviriyor, sonra birbirinin ardından iş çevirmeye başlıyorlar. Ülkenin zenginliklerini paylaşıyor sonra paylaşma kavgasına giriyorlar. Vatandaş da bu oyunu izliyor, saf tutuyor, alıp satanlar satıp alanlar arasında...

Ne zaman ki halk “yeter” diyor, o zaman iş karışıyor.

Haziran’da tam da bu oldu. Asla başa dönmemek gerek. Evet, diktatör çok acımasız ama unutmayalım:

Satan da, alan da...