Şansını çok zorluyor, illa patlatacak!

Eski bir milletvekilini padişah bozuntusuna hakaretten mahkemeye çıkarmış, duruşma öncesinde ve de sonrasında topladıkları bir grup başıbozuğa yuhalatıp tartaklatmış, en nihayetinde tutuklayıp cezaevine yollamışlar. Henüz eskimeyen bir milletvekilleri ise “ona hakaret edeni, böyle yaparız” türünden bir laf etmiş. 

Bu arada tam takım çalışmışlar. Diktatör vatandaşı tehdit etmiş, kısa boylu yaveri alayla yetinmiş, Ankara’nın başına bela ettikleri zat başka bir milletvekiline küfretmiş, arka arkaya “çatlasanız da patlasanız da…” diye başlayan cümleler kurmuşlar. Ağlak olanı yine “bizi düşürmek istiyorlar” diye buyurmuş.

İki günlüğüne, bir dizi etkinlik ve görüşme için ayrıldığım ülkeye dönüşte beni karşılayan haberler bunlardı.

İcraatları ortada, tarihsel bir hesaplaşma nedeni her biri. Bununla yetinmiyor, ağız ishali olmuş, önüne gelene sallıyorlar. Akıllarınca sindirecek, sinmeyeni de tahrik edip ezecekler. Hesapları, yeterince olgunlaşmamış, tepkisel ve yalıtık tepkilerin ortaya çıkmasına sağlayıp, onların üzerinde tepinmek. Böylece Haziran 2013’ün rövanşını alacaklar.

Anlamadıkları şeyler var. Her şeyden önce dayakla uslanmayacak, tersine bilenecek kesimlerin varlığını küçümsüyorlar. Geçtim akılla, bilinçle hareket edenleri; her köyde bir deli olsa, 30 binin üzerinde bir rakam çıkıyor ortaya. Sandıkta önemsiz, sıra ayarsızlığa geldiğinde oldukça fazla bir sayı bu.

Bir de, tarihte birçok zalimin, hesapsız hareket etmenin bedelini ödediğini unutuyorlar. Bunlardan belki en çarpıcı olanı, 1905’te Rus işçilerinin devrimci örgütlerin etkisine girmesini engellemek için sahte kurtarıcı olarak görevlendirilen Papaz Gapon’un peşinden giden kitlelerin kontrolden çıkmasıydı. Gapon bile rüzgardan etkilenip kendini bir halk kahramanı olarak görmeye başlayınca, Çar’ın polisi insanların üzerine kurşun yağdırmış, büyük bir katliam gerçekleştirmişti. Öldürülenlerin çoğu “Yetiş Çar Babamız” diye vicdansızdan medet umanlardı. Kanlı Pazar’la birlikte hava bir anda döndü, “yerin dibine girsindi” çar, giriyordu da az kaldı! 1905 Devrimi böyle yükseldi. Zorbalar zar zor atlattı; 12 yıl sonra, yarım kalan iş tamamlandığında, hepsinin defteri dürülmüştü.

Örnek çok… Diktatörler güçlerini sınamadan yapamazlar. Çünkü içlerinde hep halk korkusu vardır. Bizimki de öyle, arada test edecek kuvvetini. Oysa halkın şakası yoktur, çokça siner, kabuğuna çekilir, tevekkülle hareket eder ama bazen de öfkesi dizginlenemez. Bu kafasızlar, geride bıraktıkları kendi 12 yıllarını fazlasıyla tek yanlı okumaktalar. Bu süre onlar açısından, adım adım hedefe ilerlemedir. 

Halk açısından?

Kuşkunuz olmasın söz konusu olan enerji birikimidir.

Diktatör Haziran Direnişi’nde buharın epeyce bölümünün dışarı çıktığını düşünüp, tencerenin kapağını açmaya çalışmakta. Lakin gerçekten kafasız, ocağı açık bırakmış aynı zamanda. 

Tüpte kaçak olup olmadığını alevle kontrol etmek gibi…