Sağın büyük başarısı…

Bugün itibariyle Türkiye’de düzen cephesinde bir değil iki lider var. Herkes Akşener’e odaklanmışken Kemal Kılıçdaroğlu devasa bir hamle yaparak Erdoğan’ın rakipsizliğini sona erdirdi.

Ortada büyük bir başarı var. Zamanlama, yöntem, hedef, içerik açısından Kılıçdaroğlu neredeyse kusursuz bir süreç yönetti. Akıl başka yerden geldi-gelmedi tartışması bir yerden sonra anlamsız günümüz dünyasında. Kılıçdaroğlu şimdiye kadarki düşük profilden bir anda kurtuldu ve düzen cephesinin Erdoğan’ın rakipsizliğini sonlandırma arayışına kapsamlı bir yanıt verdi.

Aslında işi sanıldığı kadar zor değildi. Kendi partisinden başlayarak “Erdoğan karşısında bir şey yapmak gerek” diyen hemen her kesim -ki buna sol da dahil, CHP Genel Başkanı’nı silik olmakla, etkisizlikle eleştiriyordu. Bu eleştiriler içeriği unutturmuştu, bundan üç-dört yıl öncesinde kırıntı düzeyinde de olsa hissedilen ideolojik kaygılardan eser yoktu, konu “harekete geçsene be adam”a bağlanmıştı.

Dolayısıyla Adalet Yürüyüşü başladığında “aa yürüdü” şaşkınlığı, kısa sürede büyük bir saygıya dönüştü. Beklenti eşiği o kadar aşağıya çekilmişti ki, Kılıçdaroğlu’na çok geniş bir kesimi mutlu etmek için sırtını dikleştirip yaz sıcağında tempolu bir biçimde yürümek yetti. Yıllarca kritik dönemeçlerde hareket etmeme üzerine kurulu strateji uzun bir yürüyüşle yer değiştirdiğinde bunu sorgulayacak neredeyse kimse kalmamıştı.

Neredeyse kimse…

TKP “asıl adaletsizlik sömürü düzeni”dir derken bunu yürüyüşü didiklemek için yapmıyor, büyük bir kitleselliğe dönüşeceği belli olan bir eylemin uzanamadığı bir temel gerçeğe işaret ediyordu. 

Peki Kılıçdaroğlu’nun işaret ettiği neydi?

Bu soruya dürüst, açık, cesur bir yanıt verilmeli.

Adalet Yürüyüşü, AKP Türkiyesi’nin karşılaştığı üçüncü dalga kitle hareketidir. Cumhuriyet Mitingleri, Gezi Direnişi ve şimdi Adalet Yürüyüşü… Kapsam ve önem açısından üçü birbirinden farklıdır ama Adalet Yürüyüşü diğer ikisinden ideolojik yönelim itibariyle tamamen farklıdır. 

Cumhuriyet Mitingleri’nin ideolojik rengi aşağı yukarı belliydi. Haziran Direnişi sırasında aydınlanmacı, modernist, özgürlükçü, zaman zaman yurtsever tonlar kendisini hissettirdi. Maltepe Mitingi’nde yeni unsurlarla zenginleşmesine karşın az çok Cumhuriyet Mitingleri ve Haziran Direnişi’ndeki toplumsallık yeniden sahne aldı ama bu kez tarif edilmesi neredeyse imkansız bir ideolojik çerçeveyle. İdeolojisizlikle…

Bu durum Kılıçdaroğlu böyle istedi basitliğiyle ele alınamaz.

Türkiye’de Erdoğan karşıtlığının geldiği ya da getirildiği yer iyi tarif edilmelidir.

Birkaçı hariç Kılıçdaroğlu’nun Maltepe’de açıkladığı on maddeye kim itiraz edebilir? Kapsayıcı deniyor ama aslında bu dil Türkiye’de bir türlü mürüvvetini göremeyen Erdoğan karşıtlığını içeriği boşaltılmış bir “sol”dan düpedüz sağa taşımak üzere geliştirilmiştir. Sağın zaten içeriği olmaz.

Kılıçdaroğlu başarılı olmuştur. “Yeni CHP” filan derken, çok geniş bir toplamı, üstelik Avrupa Birliği koridorlarındaki on küsur yıllık fanteziyi, CHP ile Kürt hareketinin yakınlaşmasını da içererek, her tür aşırılıktan arındırılmış bir biçimde yan yana getirmiştir.

Aşırılık Cumhuriyet Mitingleri’nde sermaye açısından aşılmış bir cumhuriyetin inatla savunulmasıydı. Aşırılık Gezi'de sermaye açısından düzen sınırlarını zorlayan ideolojik ve siyasal yönelimlerin enerji toplamasıydı. Kılıçdaroğlu "sizi bunlardan kurtaracağım” dedi ve bunu becerdi.

Sermaye mutlu, Almanya mutlu… Referandumda bir kez daha ortaya çıktığı gibi, Erdoğan’ı kabullenmemek konusunda kararlı duran Türkiye’nin gelişkin bölgelerinde yaşayan büyük kalabalıklar da mutlu.

Bu kadar mutluluktan ne çıkacak?

Erdoğan’ın artık işi çok ama çok zor. Zemin kaybetmişti, şimdi inisiyatif almakta zorlanıyor, alırsa hata yapma olasılığı çok güçlü. Almanya’da yapmış olduğu konuşma panikle çaresizliğin ortalamasıdır. Ve Kılıçdaroğlu yürümeye başladığından beri Erdoğan kilitlenmiştir.

İlla ki bir şey deneyecek ama koşullar artık çok farklı.

Kılıçdaroğlu, zaten siliklemiş solu, kalabalıkların içinde eritti. Asıl derdi, merkez sağda bir türlü gerçekleşmeyen "yeni doğum”u kolaylaştırmaktı. Maltepe Mitingi ile birlikte AKP’nin içinde biriken enerjinin açığa çıkması için ek kanallar yaratılmış durumdadır.

Referandumda sandığa baktıklarında “bu iş yaş” diyen AKP’liler, Maltepe’ye baktıklarında zamanın dolmakta olduğunu gördüler.

Bu iyi bir şey midir?

Kuşkusuz evet.

Peki buradan ne çıkacaktır?

Düzen.

Erdoğan karşıtlığında hep bir düzen arayışı vardı. Bu düzen arayışının, düzen değişikliği arayışının serpilmesine izin vermemesi için büyük çaba harcandı. Düzen solunun bile mecburen diline yapışan bazı kavramlar, sınıf gerçeğini çağrıştıran ne varsa, terk edildi, dinselliğe teslim olmuş bir laiklik peydahlandı ve emperyalizm olgusu tamamen unutturuldu. 

Sol da “acil görevler” edebiyatı ile bu operasyona yardım etti.

Bu etabı düzen kazandı. Kazananlar arasında sol bir ayrıntı bile değildir.

Erdoğan’ın geriletilmesinin maliyeti budur. 

Yürüyen, umudunu yeşerten herkese selam olsun.

Lakin… Bu düzen kahrolmayı hak ediyor hâlâ…

Ve biz buradan devam ediyoruz.