Şafak Sezer

Her sanatçıyı, sanatçı olduğunu söyleyeni el üstünde tutacağız diye bir kural yok. İşin gerçeği, halkın sanatçıyı el üstünde tutması hiç de gerekmiyor. Sanatı önemsemek, sanata değer vermek, sanatçıya, sanat eserlerinin yaratıcısına saygı göstermek başka, sanatçıyı tepemize çıkarmak başka…

Kimse kimseyi tepesine çıkarmamalı. Sanatçıyı da, bilim insanını da, siyasetçiyi de…

Değer vermenin, saygı duymanın başka, daha insani yolları var.

Hem tepeye çıkarmaya meraklı olanlar, yerlerde süründürmeye de meraklıdır.

Sanatçının toplumsal sorumlulukları var elbette. Bu sorumluluklar arasında siyasallaşma da sayılmalı. Ancak sanatçı her şeyden önce bir yaratıcı. Ona toplumsal yaşamda özel bir yer sağlayan da bu. Önemsenme, güvenilirlik gerçek karşılığı olup olmamasından bağımsız bir biçimde, sanatsal yaratıcılığın doğrudan değil, dolaylı sonuçları.

Tanınmış bir dizi oyuncusunun “geçenlerde bahçemde UFO gördüm” sözü, emin olun, Uzayda Yaşam Derneği’nin Başkanı’ndan daha fazla kişiyi ikna edecektir.

Bu bir kavga…

Toplumsal düzlemde sürmekte olan ideolojik mücadelede “sözü dinlenen”lerin açık bir biçimde saf tutmaya çağrılması bu nedenle.

Burjuva düzeninde sanatçıların ya da sanatçı geçinenlerin büyük bölümü düzenin hizmetindedir. Onlar başka unsurlarla birlikte, toplumun düzen dışı arayışlara girmesini engellemek için açık ya da örtülü, bilinçli ya da bilinçsiz bir faaliyet içindedir.

Düzeni değiştirmek için mücadele eden siyasal güçler, bir yandan o mücadelenin sanatının üretilmesi için arayış içine girerken, bir yandan da geniş kesimlerin gözünü diktiği sanatçıların “kral çıplak” demesi için çaba harcamaktadır. Onlar dediğinde daha fazla kişi inanıyor, daha fazla kişi dinliyor.

Gerçek sanatçılar, halk için yaratanlar, bu görevi kendi iradeleriyle ve kimsenin tepesine çıkmadan hayata geçirir. Cesur ama ölçülüdürler, kendilerini her şeyin üstünde görmez, bildikleri, yetenekli oldukları alanlarda sözlerini söyler, diğer konularda doğrultuya işaret ederler.

Onlara dost düşman saygı duyar.

Bir de toplumsal hareketin yükseldiği dönemlerde, sağa sola savrulanlar olur. Bunların bir bölümü o ana kadar fark edemedikleri ya da önemsemedikleri toplumsal gerçeklerin ayırdına varır ve yeni bir konumlanışa girerler. Halkın ayağa kalkan kesimleri, devrimci siyasal güçler, bu türden sanatçılara sahip çıkar, onları önemserler.

Ölçüyü kaçırmak, onları yüceltip ayaklarını yerden kesmek ise her zaman yanlış sonuç verir.

Son olarak, ne yapılsa yerlerde sürünmeye mahkum olanlar var.

Haziran Direnişi sırasında sokağa dökülenler arasında bazı isimler için “vay canına, halk bunu bile ayağa kaldırabildiyse” dediğimizi hatırlıyorum örneğin.

Halk elinden tutar, o gider el etek öper.

Halk boyun eğmez, o boynunu büker.

Halk ayağa kalkar, o sürünmeden yapamaz!