Örgütlü Oylar!

Kimsenin tatmin olmadığı tuhaf bir seçim... AKP Ankara ve İstanbul'u vermedi ama gözünü diktiği yerleri alamadı, üstelik oylarında ciddi bir azalma var. CHP oylarını artırdı ama ana muhalefet partisi olarak AKP'nin kaybı kadar yükselemedi, üstelik Türkiye'nin birçok kentinde "var olmamaya" devam ediyor hâlâ. MHP bazı belediyeleri kazandı ama oylarını yüzde 20'lere çıkaramadı, üstelik büyük kentlerdeki sorunları daha da ağırlaştı. DTP Diyarbakır ve Van'da AKP'ye ağır bir yenilgi tattırdı ama Türkiye genelinde oylarında azalma yaşadı... Saadet Partisi memnun olabilir belki ama "esas oğlan" tartışmasında fazlasıyla gerilerde kalmış durumda.

Başarı-başarısızlık açısından soldan söz etmeye gerek yok. Lokal bazı kımıldanmalar solun istatistik ve de toplumsal değer taşımayan oy oranını anlamlı kılmaya yetmiyor.

Demek ki, "kazanan" şimdilik yok! Ancak seçimlerin ortaya çıkardığı tablo, bölgesel gelişmeler ve ekonomik krizle birleştiğinde önümüzdeki dönem "kazanmaya" dönük kıyasıya bir mücadelenin başlayacağını gösteriyor. Oylara bakarak solun peşin peşin bu mücadelede havlu atması gerektiğini düşünenler olabilir. Oysa sol zamanı iyi kullanırsa devreye girebilme şansını hâlâ koruyor.

Seçimler gerek emperyalist projeler, gerekse Türkiye'de sermaye sınıfının gereksinimleri açısından yeni ve ek sorunlar yaratmış durumda. İşler onların cephesinde eskisi kadar kolay olmayacak, bir dizi başlıkta sıkışma yaşanacak ve siyasi gerilim artacak.

Bunlara yarınki yazımda değineceğim ve Türkiye'de sermaye egemenliğinin nasıl ciddi bir krize yelken açtığını göstermeye çalışacağım. Ama önce soldan ve daha dürüst olmak için, üyesi olduğum partiden, TKP'den başlayalım.

TKP seçimlerin en başarısız partilerindendir hiç kuşkusuz. Her bir oy çok kıymetli ama toplam olarak bu oylar en küçük bir değer taşımıyor. Onca çabadan sonra CHP faktörünün oldukça baskın olduğu büyük kentlerde Büyükşehir Belediye Başkan adaylarının İl Genel Meclis oylarıyla hemen hemen aynı olma garipliğine TKP imza atmıştır! "Kusura bakmayın Büyükşehir'de Kılıçdaroğlu'na vereceğim ama İl Genel Meclisi'nde oyum size" diyen on binlerce kişi kendi gündeme getirdikleri "pazarlığı" sonuna kadar götürme iradesi dahi göstermemişlerdir. "Bizim oylarımız örgütlü oylar" solun çok sevdiği bir tekerlemedir, bu gariplik nedeniyle tekrar etmek durumundayım ama bir ekle: Virgülüne kadar örgütlü olsa ne yazar!

Evet örgütlülük önemlidir ama belli bir toplumsal desteğe yaslanmayan örgütlülük örgütlülük değildir. 70 bin, 80 bin, 100 bin, 150 bin! Bunlar bir anlam ifade etmiyor. Açık söylemek gerekirse, TKP bugünkünün iki, üç katı oy alsaydı, bu büyük olasılık kendimizi kandırmamıza yol açardı. Şimdi, özellikle büyük kentlerde "tek tek sayılabilir" seçmenin dışında oy alamayan bir parti olarak radikal kararlar verme zamanıdır. Siyasi doğrultu, hedefler açısından değil, çalışma tarzı ve örgütsel varlık açısından.

TKP, komünist bir parti olarak, belli bir ölçeğin altında inandırıcı olamamaktadır, olamaz da. Filanca partiye oy verir gibi TKP'ye oy verilmemektedir. TKP bugünün, Türkiye'nin partisi gibi görülmek, geleceğin meseleleriyle ilgilenen "uzaylı" olarak algılanmamak için elle tutulur hale gelmelidir. Hem büyüklük, hem mesafe açısından. Oyu bir kenara koyun, TKP ile birlikte devinmek, mücadele etmek için TKP'nin ikna edici bir gövdeye sahip olması gerekir. Kaderinde "örgütlü oyları" almak olan bir parti için seçim başarısı bunun ardından gelir.

Halkı sürekli mücadeleye çağıran bir çalışma tarzının başarılı olamayacağı görülmüştür. Emekçilerle birlikte devinen, onlarla birlikte üreten ve onlarla birlikte çoğalan bir aydınlanma misyonerliği Türkiye solunun fizik gücünü katlayacak, devrimci bir sıçrama için ona asgari nicel büyülüğü sağlayacak tek konumlanıştır. Bunun için sıkıştırılmış bir zaman diliminde geçici örgütsel ve siyasal tarzlarla hareket etmek gerekecektir. Yıllardan değil, aylardan söz ediyoruz.

Doğru siyaset artık güçlü ama kendinde bir örgüt toplumsallaşma için yetmiyor, yetmek ne kelime yaprak kımıldatmıyor.

Sosyalizm mücadelesinin daha büyük enerjiye ihtiyacı olduğu açık.

Şimdi ilginç bir döneme giriliyor, Türkiye'de siyasal dengeler oynamaya başladı, sol için kaçan fırsatlar güncelleniyor.

Bir de, iş inada bindi...

Kolay gele...