Onun arabası var

Sosyalizme dair güncel sohbetler (6)

Kapitalizmin arabası var. Var, hem de çok! İlya Ehrenburg, uçuk ve güzelim romanlarından Otomobilli Yaşam’ı yazalı neredeyse bir asır oluyor. Daha o zamanlar belliydi, patron sınıfının insanlığı dört teker üzerine bindirip tutsak edeceği…

İnsan özgürlüğünün en önemli unsurlarından biri olsa gerek hareket etmek, yer değiştirmek. Mümkün olduğunca hızlı… Otomobille, bu özgürlüğü tutsaklığa dönüştürmeyi başardı sermaye düzeni.

Kuşkusuz otomobil özgürleştirici bir araç. Bunun tersini düşünmek, insanlığın en azından öngörülebilir bir gelecekte ondan tamamen kurtulması gerektiğini söylemek anlamsız. Öte yandan şu anda otomobilin toplumları esir aldığını itiraf etmek zorundayız. Tüketici, kirletici, ruh sağlığını bozucu, toplumsal ilişkileri zedeleyici, bencilleştirici bir olgu. Kazaları saymıyorum bile...

Ve kapitalizmin uzun süredir itici gücü… Yan sanayisiyle, yollarıyla, teknolojik gelişmelere yaptığı katkıyla, finans sektörüne etkisiyle birlikte hesaba katıldığında, arabasız ne yapardı sermayedarlar, bu bilinmez.

Öyle bir hale geldi ki, otomobil sektörü, bir noktadan sonra ihtiyacı kendi yarattı. Muazzam bir maddi kaynağı gereksiz yere tüketerek…
Sosyalizmin otomobille başı derde girecek, bundan kaçış yok. Toplu taşımanın geliştirilmesi ve özendirilmesi için hemen kollar sıvansa bile, artık insanların genlerine işlemiş, hem zenginleri hem yoksulları içine alan “araba kültürü”nü toplumsal yaşamın merkezinden dışarı çıkarmak zaman alacak.

İmkansız mı? İnsanlar trafikte saatlerce kımıldamadan durmayı göze alır, yine vazgeçmez araba sevdasından mı diyorsun?

Tamam, zor olduğunu ben de söylüyorum ama hele topluma başka bir seçenek sunulsun. Toplu taşıma araçları ucuz (hatta bazı örneklerde bedava), güvenli, rahat, hızlı hale getirilsin ve burnunu her yerleşime soksun. Otomobilli yaşamı özendiren, onu toplumsal statü simgesi haline getiren koşullar yavaş yavaş ortadan kallksın. O zaman görürüz.

Bugünün toplumunda “otomobil”in mutlak önceliği var. Büyük kentlerimizde yayalara bırakın yürüme imkanı tanımayı, geçit bile vermediği oluyor ve kimsenin umurunda değil. İki kıtayı birbirine bağlıyoruz ama yaya geçişini kapatarak!

Bunlar adım adım değiştiğinde, otomobil ulaşımın temel değil, destekleyici unsuru haline gelecek ve o zaman gerçek bir özgürlük aracına dönüşecek.
Kentleri, kent yaşamını kilitleyen trafik sorunu, ulaşımda aktör sayısı azalınca makul, katlanılabilir bir hal alacak. Düşünsenize, hava taşımacılığında, bugün 150-200 kişi taşıyan jetlerin yerine herkesin kendi uçağını kullandığını! Dünyanın bütün işsizlerini hava kontrolörü yapsanız, yine çıkamazdınız işin içinden. Karayollarında işte bu tür bir zırvalık hüküm sürüyor. Sosyalizm böylesi bir akıldışılığa elbette katlanamaz.

Lafı uzatmayıp sosyalizm insanların arabalarına dokunacak mı, dokunmayacak mı sorusuna yanıt mı vereyim?

Sosyalizm insanların arabalarıyla neden uğraşsın ki!

Dedim ya, sosyalizm insanlığı otomobil bağımlılığından kurtaracak. Zaman içinde…
Bu ülkede günde 3 bin 800 çocuk doğuyor, 2 bin 500 kadar yeni araç yollara çıkıyor! Yakında araçlar bebeleri de sollarsa şaşırmayalım.
Erdoğan üç çocuk derken acaba haklı mı! Yoksa üç çocuk büyür, ne yapar ne eder onlara birer tane araba kakalarız diye düşünüyor mu dersin?