Mustafa Balbay, Darbe, Hukuk...

Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay'ın bilgisayarından çıktığı ileri sürülen notlar internet aleminde dolaşmaya başladı. Yapılan, hukuk dahilinde midir, değil midir, kimse artık bunları düşünmüyor, zaten iş o noktayı geçti. Balbay'ın bilgisayarından sildiği, sildiğini sandığı görüşme notları bunlar. Öyle söyleniyor, öyle iddia ediliyor. Olabilir... Tutulan notlara ekler yapılmış olabilir... Tamamen fabrikasyon da olabilir...

Hukuk cephesinden tartışılır herhalde bu uygulamalar. Adaletin hiç olmadığı, hukukun ise adaletten zerre kadar feyz alamadığı için yerlerde süründüğü bir ülkede ne tartışılacaksa...

İnsanın yakın bir dostuyla yazışması ya da konuşması... İnsanın kendi kendine aldığı bir not... Buradan suç çıkarmayı 12 Eylül'de bile becerememişlerdi, şimdi adet oldu.

Dost meclisinde ya da kendi kendine küfretmek, öfkelenmek, söylenmek "suç" olduğu oranda insanlık tükenir. Yakında "senin aklından kötü şeyler geçti, aha kanıtı" diye bilmem ne dalgalarının grafiklerini masaya atacaklardır. Bir kişi de çıkıp "evet kardeşim, düşündüm bunları, var mı bir diyeceğiniz. Daha neler neler düşündüm, haberiniz yok" diye diklenecek midir? Sanmıyorum. İnsanın yok edilme sürecine Türkiye'den de böyle bir katkı!

Burada da "beter olsunlar"lık bir durum var aslında. İzleme, fişleme, abuk subuk bilgileri istihbarat diye dosyalama alışkanlığında TSK'nın eline kimse su dökemezdi. "Her gün düzenli Cumhuriyet okur, Rus ajanıdır" ibaresi biçim açısından fazlasıyla buyurucu ve ciddidir. Ve alabildiğine traji-komik. Bunlardan milyonlarcası tutuldu. Vaktiyle Yunanistan'da NATO karşıtı bir mitinge giden biri hakkında "Yunan ajanıdır" diye bir kayıt düşüldüğünü öğrendim geçenlerde. Jandarma marifetiymiş. Bu kafayla 30-40 milyon casus üretmişlerdir memlekette.

Neyse işte, Cumhuriyet okurlarını tek tek saptayıp "Moskof uşağı" olarak damgaladıktan sonra, Cumhuriyet okurlarından olmasa bile Cumhuriyet yazarlarından medet ummak... Bu da traji komik bir durum.

Dönelim Balbay'ın notlarına... Dediğim gibi bütünüyle gerçek olabilir, tamamen uydurulmuş olabilir, araya ekler yapılmış olabilir. Sahibi tarafından silinen bir not ne kadar sahici olursa artık...

Deniz Kuvvetleri eski komutanı Özden Örnek'in olduğu iddia edilen darbe günlükleri için de aynı şeyleri yazmıştım: Fazla gerçek... Mustafa Balbay'a ait olduğu söylenen görüşme notları için de söyleyebiliriz: 2000'li yılların ilk yarısındaki TSK'nın komuta kademesini oldukça iyi resmediyor.

Bir kere notları okuyunca ortada olgunlaşmış bir "darbe girişimi" olmadığını görüyorsunuz. "AKP'den nasıl kurtulunur" tartışması, mahalle kahvesinde nasıl yapılıyorsa, o taraflarda da öyle yapılıyor. Sayısız darbe planı olduğunu, orta kademelerden başlayarak paşalara varıncaya kadar birçok subayın "darbe egzersizleri" yaptığını da tahmin edebilirsiniz.

Örnek'in günlüklerinde de Balbay'ın notlarında da ortada birlikte hareket eden bir "ekip" olmadığı, herkesin "muktedir" aktörleri değişik biçimlerde tasnif ettiğini görüyorsunuz. Burada güvensizlik esas kimse bir ötekini bütünüyle içine sindiremiyor, beğenmiyor.

Ama TSK'nın birliğinin bozulmasından da ölesiye korkuyorlar. Neden? Çünkü bütün güçlerini emir komuta zincirinden alıyorlar. Bu zinciri bir yüzbaşı kırmayı göze alabilir ama bir general için durum farklı. Senin "takmayacağın" birkaç kişi vardır üstünde... Ama ya seni takmayabileceklerin sayısı?

Birbirine pek güvenmeyen ama ortak noktaları AKP'den şikayet etmek olan subayların "mutlaka birlikte davranmalıyız" kararlılığının iki sonucu vardır: Hareket edememek ya da bir numarayı yani, Genelkurmay Başkanı'nı ikna etmek...

Genelkurmay Başkanı nasıl ikna olacak?

Balbay'ın notları hep söylediklerimizi teyid ediyor. ABD'nin desteğinden emin olacak. Bu yetmiyor, "iş dünyası" dedikleri patronların desteğinden emin olacak. Ve üstüne büyük medyanın desteğinden emin olacak.

Emin olmadan o sorumluluğu almıyor ara çözümler peşinde koşuyor. Kendi altındakiler ise doğal olarak kızıyor, kendi başlarına bir şeyler yapmaya kalkıyor...

Bunlar görülüyor. Bunlar yeterince ciddi değil mi? Bir açıdan ciddi...

Ama ABD'nin, büyük sermayenin arkasında durmadığı bir darbe gerçeklik kazanamıyor, ciddi olmuyor.

AKP ise daha ciddi... ABD'nin AKP zihniyetine yüklediği misyonlar daha ciddi... Daha gerçek... Daha somut!

Söylediğimiz budur.