Kusura bakmayın, psikolojim bozuk

Perihan Mağden, Tayyip Erdoğan’ın otoriter eğilimlerini annesine düşkünlüğüyle açıklamış. Ölmeden kalıcı bir iz bırakmak, annesine kendisini kanıtlamak istiyormuş, ayarı bu nedenle kaçmış falan… Mağden hayal kırıklığı yaşıyormuş ama yine de Erdoğan’ın totaliter bir lider olduğunu kabul edemezmiş, bu kadarı da ağırmış filan…

Onca yaşanana karşın Erdoğan’ı savunmaya devam etmesinin psikolojik temellerinden söz etmemiş, Gezi direnişinde kimlerden tiksindiğini anlatmış, her zamanki gibi masumları, sevimli çocukları ayırarak…

Diktatörün diktatörlüğünü anneye bağlılıkla açıklayan ilk kişi değil Mağden. Öte yandan, diktatörü savunmak istediğinizde belki de en etkili yöntem bu. Diktatörün şiddetine kurban giden direnişçilerin anneleri kol kola, omuz omuza yürümeye başlamışken etkili de...

Diktatör ne eylesin? Tam “bak anacığım, neler yaptım ben bu ülke için” diyecek, münafık bir grup çıkıyor ve ortalığı karıştırıyor. Kimse anneyle evlat arasına giremez, halk bile!

Yıllarca kafamızı ütüleyen ve sürekli “empati empati” diyen AKP’sever bir liberalin bize önerisi bu: Yanlış yapıyor ama onu lütfen anlayın.

Oldu!

Polisi de anlayalım…

Biri bitiyor, biri başlıyor emniyetçi röportajlarının… Hepsinde şablon aynı: Çalışma koşulları ağır, günlerce uyumuyoruz, yemek yemiyoruz, insanlıktan çıkıyoruz. İçlerinde “bir an önce bitirip eve dönmek için eylemcileri eylemi sürdüremez hale getirdikleri”ni söyleyenler var!

Yalan mı söylüyorlar?

Hayır. Polisin hem çalışma koşulları hem de üzerindeki kurumsal baskı çok ağır. Bu tamam. Bununla empati kurmaya da tamam!

Öte yandan, bir eylemci için en iyi polis her zaman yorgun polis değil midir? Mesaiye henüz başlayan, dinç çevik kuvvet mensuplarının nasıl büyük bir istek ve enerjiyle gösterilere saldırdığını bilmiyor muyuz?

Yine psikolojiyle mi açıklayacağız? “Yahu ne güzel insanca oturuyor, birbirimizle sohbet ediyor, gazete-kitap okuyor, çayımızı içiyorduk eyleme geçtiniz, kültürel gelişimimizi sekteye uğrattınız, alın size” diye mi kafa göz yarıyorlar?

Geçiniz, toplumsal olaylarla insan psikolojisi arasında bağ kurarken biraz dikkatli olunuz.

Emniyet teşkilatı halkı sindirmek, korkutmak, bastırmak için yapılandırılır. Bunu anlayan ve itiraz eden polisler geçmişte vardı, bugün de var. Onların mücadelesi büyük önem taşımakta ama bir noktaya kadar. Ortada belli bir amaç doğrultusunda hazırlanmış ve ideolojik olarak sola karşı tahkim edilmiş ve davranışları yalnızca psikolojiyle açıklanamayacak bir “kamu personeli” var.

Diktatöre gelince… Doğrudur, psikolojisi bozuk. Annesine verdiği sözlerle ilgili aşırı hassasiyet geliştirmiş de olabilir. Zaten bütün diktatörler biraz bozuktur kafadan.

Yine de, burada yanıtlanması gereken soru, onların normalde çevrelerindeki birkaç kişinin fark edeceği, az sayıda insanın zarar göreceği arızalarının nasıl oluyor da bütün bir toplum, hatta başka ülkelerde yaşayanları derinden etkileyebildiğidir.

Diktatörü oraya kim, hangi nedenle koydu?

Mesele budur. Ve bu mesele sermaye sınıfımızın ya da emperyalist ülkelerin psikolojisiyle değil, hiç ama hiç derinlerde olmayan çıkarlarıyla açıklanmalıdır.

Psikolojisi dikkate alınması gerekense ne diktatör ne de polistir. Halkın psikolojisi bozulmuş ve biraz da bu nedenle harekete geçmiştir.

Sonuç daha şimdiden şaşırtıcıdır, milyonlarca kişi kendini hiç bu kadar iyi hissetmemişti.

Perihan Mağden?..