Korkuyu yenmek ve kıl tüy meselesi

Bir süre korkutmayı deneyecekler… Sonra “demokrasi”, “çözüm ve barış süreci”, “yeni anayasa” tantanasıyla “seçimler dönemine girecekler.
Ellerinde stratejik akıl namına başka bir şey yok.

Ama güçlüler. 11 yılda değil, öncesini bir kenara koysak bile 33 yılda çok şey biriktirip yol aldılar. Sermaye sınıfını ihya ettiler, emperyalist merkezleri vizyonlarıyla olmasa da pervasızlıklarıyla heyacanlandırdılar, Türkiye solunun zayıf bölmelerini bile peşlerine taktılar, toplumun muhafazakar dokusuna hababam gericilik şırınga ettiler.

Kazandıkça, yüklendiler, arsızlaştılar. İş geldi, insanı yok etme noktasına dayandı.

Sonunda öfkeyi patlattılar.

Çok ama çok korktular. Korkuyu aşmak için bütün kabineyi padişah karşılaması için havaalanına yığdılar.

Şimdi gözaltılarla, polisi güçlendirmekle, “devlet gerekirse vurur” tehdidiyle, bugüne kadarkinden daha fazla yalana, iftiraya başvuracaklarını ima ederek devam ediyorlar.

Korkuyu aşmak için korkutmaya çalışıyorlar. Halk korkarsa, rahatlayacaklar.

Halk korkuyu birlikte davranarak, mizaha başvurarak yenmişti.

Değişen bir şey yok.

Çakma Çarşı bayrakları hazırlayarak miting organize edecek kadar aciz hale gelmişlerdi, unutmayalım.

Eksik, halkın örgütlülüğünde…

“Örgütlü Bir Halkı Hiçbir Kuvvet Yenemez”, Quilapayun ve İnti-İllimani’nin ün kazandırdığı bir Şili şarkısıydı. Bu şarkıyı dillerinden düşürmeyenlerin bile bir ay boyunca “örgütsüzlük” propagandası yaptığına tanık olduk.

İşin gerçeği, medya, iktidar halkı örgütle korkutmaya çalışıyor, birileri de onlara yardım ediyordu.

Örgütten, örgütlenmekten korkan halk, korkuyu, umutsuzluğu kalıcı olarak aşamaz.

Örgüt nedir ki?

Mahallede yan yana gelip, sorunlarını tartışan, çözüm için yollar arayan, örgütlenmeye başlamıştır.

Sendika, meslek odası örgüttür.

Siyaset söz konusuysa, örgüt partidir.

Örgütlü olmak, örgütlenmek suç değildir.

Türkiye toplumu, bütün düzlemlerde örgütlülüğü savunmalıdır.

Sanatçı örgütüyle güçlüdür. Öğretmeni, hekimi örgütüyle güzeldir. Genci yaşlısı, kadını erkeği, örgütlenmeyi, örgütlü hareket etmeyi öğrenmelidir.
20 günde kendini inşa eden halk, örgütlü bir halka dönüşmelidir.

Örgütlü bir halk korkutulamaz örgütlü bir halk zalimleri, yalancıları korkutur.

* * *
Biliyorsunuz, anaakım medyanın penguene sardığı sırada son derece kısıtlı olanaklarla halkı haberdar etmeye çalışan birkaç televizyon kanalında araya giren reklam kuşakları çok konuşuldu. En çok gündeme gelen, insanların takıldığı “tüy dökücü krem”di.

Sonra “milli irade” Kazlıçeşme’ye sökün etti ve orada biri, nasıl bir iradenin parçası olduğunu canlı yayında hiç sıkılmadan ilan etti: “Erdoğan’ın g..ünün kılıyım!”

Kremi hafife almayacaktık!

Tek korkum, Egemen Bağış ya da Melih Gökçek’in “katliam yapacaklardı” diyerek krem-kıl bağlantısını kurması ve yeni bir komplo iddiasının gazete manşetlere taşınmasıdır.

Benim korkum bu, başkaları ise kıl dönmesinden korkabilir!