Konuşmak konuşturmamak...

Hacıbektaş-ı Veli Anma Kültür ve Sanat etkinliklerinde Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da bir konuşma yaptı. Hoş görüden, birbirini anlamaktan söz etti. İzleyenler söylenenleri anlamadı, Bakan’ı hoş görmedi ve protesto etti.

Çünkü Bakan orada iğreti duruyordu, orada bulunanlara hakaretler yağdıran, saldıran bir hükümetin temsilcisiydi, insanlar herhalde kendileriyle alay edilmesine dayanamadı ve tepki gösterdi.

Yumruklu saldırıyı geçiyorum, rivayet muhtelif.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını ise geçemiyorum. Saldırıyı kınamış doğaldır, haklıdır. Ancak orada durmamış, protestoyu da yanlış bulduğunu söylemiş. Nihayetinde hükümetin bir bakanıymış, sessizce oturup dinlemek gerekirmiş…

Ne münasebet!

Resmi tören mi yapılıyor orada? Kamuya açık bir etkinlik, evet birileri Bakan’ı davet etmiş ama halk mecbur mu her konuşmacıyı alkışlamaya!

Hâlâ hoş görüden, ötekine saygıdan söz ediliyor. Hadi diyelim ki, hoşgörü ve uzlaşmayı her şeyin üstüne koyduk, nezaketten kırılacağız. İyi de bunlar iktidar, istediklerini yapıyor, istediklerini söylüyorlar zaten. Kimse sesini çıkarmadığı sürece de “halk bizi beğeniyor” diye caka satıyorlar.

Bir konuya açıklık getirmek gerek. Bu tür protestolar, kamuya açık etkinliklerde ya da kamusal kaynaklar kullanıldığı sürece tamamen meşrudur.

Bir kişinin, diyelim ki bir hükümet temsilcisinin, üyeliğin gönüllü olduğu yani kamusal kimlik taşımayan kurum ya da örgütlerce düzenlenen bir toplantıda konuşma hakkının engellenmesi “özgürlüklere müdahale” olarak değerlendirilebilir. Örnek olsun üniversitelerde filanca kulübün düzenlediği bir etkinliğe davetli olan bir kişiye dönük “seni konuşturmayız” tavrının meşruluğu gerçekten tartışmalıdır. Bugünkü Türkiye’de böylesi bir tutum, çoğunlukla çocukluk olarak görülebilir. Ancak aynı üniversitenin rektörlüğü, yani tüm üniversite adına hareket etmesi gereken yönetim, bir siyasiye davet çıkardıysa bunun sonuçlarına herkes katlanmalıdır.

İktidarı temsil eden kişi, iktidar olanaklarını kullanarak toplumun karşısına çıkıyorsa, hoş karşılanmak zorunda olmadığını bilmek durumundadır.

Tekrar dönelim örneğimize…

Gelmesinler. Bu kadar basit! Herkes her yerde konuşmak zorunda mı?

Çıkıp “Alevi Bektaşi kültürü Orta-asya’dan Anadolu’ya süzülüp gelen eşsiz zenginliklerimizden biridir” diye konuşma yapma hakkı olan bir hükümet mi var iktidarda? Birileri yüzsüz diye, halkımız da işi pişkinliğe mi vuracak!

“Bir ülkenin başbakanı, bakanı istediği yerde konuşur” diyeceklerdir muhakkak.

Kimse istediği yerde konuşamaz bu bir.

İkincisi, iktidarı temsil edenler elbette birçok yerde konuşur, konuşuyor da.

Konuşur ve her zaman alkışlanmaz.

Alay ettiğinde ise dersini alır.