Komünistler Rusya Yanlısı mıdır? KEMAL OKUYAN

Gürcistan Güney Osetya'ya saldırdığında Türkiye'den birçok kişinin "gönüllü" olarak çatışma bölgesine gitmeyi tartıştığını biliyorum. Savaş uzun sürseydi eğer, giderlerdi de... Kafkas halklarının doğasına uygun. Bir de üstüne, herkes için "sağlam" gerekçeler de vardı. Kimisi Abhaz ve Oset halklarının "bağımsızlık" idealine bağlılıktan, kimisi bunu daha milliyetçi bir perspektife yerleştirdiğinden, kimisi ise dinsel bir bakış açısıyla karşı koymayı düşünüyordu Gürcü saldırısına. Daha soldan bakanlar ise anti-Amerikan bir söyleme yerleşiyorlardı kaçınılmaz olarak. Komünist geleneğe daha yakın olanlar bununla yetinmiyor, Osetler ve Abhazların Sovyet düzenini yeniden tesis etmek üzere olduğunu ileri sürüyorlardı.

Türkiye'de daha az sayıda Gürcü de var ama öbür taraftan yana sese katkıları çok az oldu. Demek ki mesele, her ulusta var olduğunu inkar edemeyeceğimiz rasyonalize etme yeteneğiyle ilgili değil. Arada bir fark var. Aradaki fark, dün bütün dünyanın gözü önündeydi. Bir tarafta ellerinde Rusya bayraklarıyla bağımsızlıklarını kutlayan Osetler ve Abhazlar, öte yanda ABD bayraklarıyla "teşekkürler Amerika" diye bağıran Gürcü gençleri...

Çürüyor diyoruz, çürütülüyor diyoruz ama bizim ülkemiz insanı hâlâ Amerikan bayraklarıyla tepinmeyi meşru görmüyor. Ve bizim Gürcülerimizin bundan özellikle haz etmedikleri açık.

Dolayısıyla hem hükümet hem de Amerikancı medyamız açısından işler sarpa sarmış durumda. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Kamuoyunu istedikleri gibi yönlendirmekte pek usta olsalar da, bu sefer pek zorlanıyorlar. İnatçılıkları ile nam salan Kafkas kökenlileri ikna etmeleri mümkün değil. Abhazların en yeminli sağcı aileleri bile "mücahit" soydaşlarının "Moskof desteğiyle" gelen hürriyetini kutlamakta. Toplam beş milyon Kafkas kökenliden söz ediliyor, rakam tartışacak durumda değilim ama Amerikancılarımızın uzun sürecek ve belki yeni bir çatışmaya evrilecek bu gerilimde işte bu beş milyonun büyük çoğunluğunu gözden çıkaracağını şimdiden söyleyebiliriz.

"Diğerleri"nin ikna edilmesi için psikolojik savaş mekanizmaları çoktan harekete geçti. AKP'ci medya, bütün diğer batı medyasının yaptığı gibi, savaşı Gürcistan'ın değil Rusya'nın çıkardığı yalanını tekrarlayıp durdu. Sahte fotoğraflar, uyduruk haberler devreye sokuldu. Ancak yetmedi. Türkiye'de insanlar öyle ya da böyle çağımızın bütün kötülüklerinin ABD'den geldiğine sarsılmaz bir biçimde inanıyorlar. Zaten sorunumuz Amerikancılığın insanlarımızı da kötüleştirmesinde. Bütün kötülükler ABD'den gelebilir(1) ama kötü olmak da fena bir şey değildir!

Yine de Türkiye'yi açık bir biçimde emperyalist koalisyonun parçası haline getirmek için kötüleşmeye başlayan bir nüfus bölmesinden daha fazlasına ihtiyaç vardı.

O halde gelsin Rus düşmanlığı...

Eh, onun da temelleri var elbette. Şimdilerde eskisi kadar değil, çünkü anti-komünizm on yılı aşkın bir süredir beslemiyordu Rus düşmanlığını... Bir de ABD, Rusya'yı unutturdu. Ama işlendiğinde yeniden ayağa kaldırılabilecek bir olguydu Rus düşmanlığı...

Şimdi bunu deniyorlar.

Komik oluyorlar bazen... Örneğin ABD ve diğer NATO ülkeleri gemilerinin Boğazlar'dan hiçbir kural tanımaksızın geçmesine az sayıda ama güçlü bir tepki geldiğinde "Rus gemileri de Boğzalar'da" diye karşı atağa kalkan AKP basınının zavallılığı... Bir tane Rus savaş gemisi "evine dönüyor", tarikatçı ve liboş basın "gördünüz mü Rus gemileri de geçiyor" diye yaygaraya başlıyor.

Sonra şu Avrasyacı tehlike meselesi. Ergenekon iddianamesi yeni bir gazetecilik türü yarattı. Oku allah oku... Haber çıkar. Zavallı Doğan Medya çalışanları, ellerinde pertavsız gerçek anlamıyla bir torbaya dönen iddianameden cımbızla "manşet" çıkarıyorlar. Öte tarafta islamcı basın ile Taraf'a kısa yoldan servis yapılıyor. Haksız rekabet... İşte bu yeni gazeteciliğin gereği olarak iki günde bir Türkiye'nin Avrasyacı bir maceradan kılpayı kurtulduğu ilan ediliyor. Bu işi en çok Ergun Babahan'ın Sabah'ı sevdi. Kafkas gerilimi boyunca, Türkiye'yi Rusya, Çin ve Hindistan'a bağlayacak bir komplonun son anda boşa çıkarıldığını yazdılar. Yani "Rus" tehlikesi büyüktü ve Ergenekon'la bağı vardı.

Rusya büyüktür, Ergenekon'la bağı da olabilir. Ancak ayağınızla solucana basıp "yılanı geberttim" diye çığlık atarsanız abartmış olmazsınız, "yalan" söylersiniz.

Türkiye'nin NATO ekseninden Rusya eksenine kaymak üzere olduğu ve zehir hafiye bir savcının oyunu bozduğu iddiası büyük bir yalandır. Türkiye NATO ekseninden kopacaktır, bu mutlaka gerçekleşecektir ama enerji devletin içinden ya da derinliklerinden değil emekçi halkımızdan gelecektir.

Bitmedi... Bu sefer işin içine solu, komünistleri de katmaya karar verdiler. Bildik hikaye yeniden köşe yazılarına, haberlere taşındı. Komünistlerin Rus aşkı depreşmişmiş ABD'ye hayır, Rusya'ya evet demekteymişiz...

Bu konuya bir açıklık getirmek şart oldu.

Komünistler dünyaya bakarken, farklı ırkları, ulusları değil, eşitsizlikleri, adaletsizlikleri, sömürüyü, haksızlıkları ve bütün bunlara karşı direnenleri görürler. Bunlara bakarlar.

Bazı ulusların tarihsel yanılgılarını teşhir eder, bazı ulusların onurla ayağa kalkışını selamlarlar. Ama her zaman sınıfsal bir bakışları vardır. Bu bakış enternasyonalist olmayı ve antiemperyalizmi gerektirir.

Rus halkı, eşitlikçi bir toplum kurma yolunda en büyük mesafeyi alan Sovyetler Birliği'ne, sosyalist düzene sahip çıkmadığı, onu koruyamadığı için tarihi bir lekeyi kolektif olarak taşımaya devam etmekte. Bu bir... Daha önemlisi, Rusya'daki egemenler de, bugünkü yönetim de, varlıklarını Sovyetler Birliği'nin çözülüşüne borçlu olan, çözülmeyi mümkün kılan sınıfsal komplonun misyonerlerliğini yerine getiren aktörlerdir. Sadece bu nedenle dahi, komünistler "Rusya yanlısı" olmazlar, olamazlar.

Ancak başka bir gerçek daha var. Rusya bir emperyalist güç değil. Tam tersine dünyadaki iki emperyalist odağın hem üzerinde hegemonik bir mücadele verdiği, hem de kuşatarak etkisizleştirmek için işbirliği yaptığı büyük bir ülke. Bu ülke, şu anda stratejik hesaplarla dünyada ABD'ye karşı direnen bütün ülkelerle ilişkilerini geliştiriyor, bölgemizde ABD'nin daha fazla güç kazanmasına karşı güçlü bir engel oluşturuyor.

Bu direnç anlamlıdır ve Rusya'dan değil ama bu dirençten yana tavır alınmalıdır.

Gerisi laftır. Türkiye burjuvazisi, kâr kapısı olduğu için bugün komünistlerden onlarca kez daha fazla "Rusya yanlısıdır". İnşaat patronlarımız Putin'in kankası olmaya pek meraklıdır, bizim yerimiz ise çilekeş Rus emekçilerinin yanıdır.

Bir kez daha iktidara uzanırsa Rus emekçileri, o zaman hararetle destekleriz, Rusya'yı değil ama o emekçi iktidarını... Kıblemiz filan da olmaz Moskova herkes eşit, bağımsız ve özgür birer unsuru olarak dünya komünist hareketinin, "ortak" hedef için, sınıfsız sömürüsüz bir dünya için mücadeleyi sürdürür. Anlayacağınız, komünistler bugün de yarın da Russever değil de yurtsever olarak yollarına devam ederler.

Hem belki, aydınlığa bu kez bizim ülkemiz daha önce ulaşır, kim bilir?

Ve o zaman Rus sermayesi "kökü Ankara'da" mı diyecektir Rusya'nın komünistlerine merak ederim...

(1) Son dönemde her lafa "antikapitalist mücadele" ile girenlerin tacizlerinden kurtulmak için itiraf ediyor ve büyük harflerle not düşüyorum: BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİN ANASI KAPİTALİZMDİR!

[email protected]