Kısa yazı… Mağduriyetten!

Bu ülkede herkes mağdur! Ezilen zaten mağdur, 11 yıldır tepemizde tepinen mutlaka mağdur. İçerideki mağdur, dışarıdaki mağdur. Kürt mağdur, Türk mağdur, kimliğini cebine koyan herkes mağdur. Cemaat mağdur, hükümet mağdur. Savcısı mağdur, sanığı mağdur. Rüşvetçisi “zaman”lama mağduru, el kaidecisi diplomasi mağduru.

Polis bile mağdur.

Hep beraber fena halde mağduruz.

Mağdur olunca hak kazanıyoruz.

Manevra yapabiliyor, bir sağa bir sola savrulabiliyoruz. Kimse soramıyor “dün öyle, bugün böyle, bu ne iş” diye… Soran olursa, “mağdur olduk bir kere” diyebiliyoruz. Başka mağdurlarla toslaştığımızda başlıyoruz “ben daha mağdurum” demeye.

Ülke hepten mağdur anlayacağınız.

Sana ne oldu? Ergenekon çarptı!

Peki sana? Paraleller abi… Bildiğin gibi değil!

Neyin var? Kumpasa geldim!

Ya sen, kesin faiz lobisidir? Yok, çözüm karşıtları ısırdı.

Kötü gözüküyorsun? Darbecilerin işi.

İyi misin? MİT tuzak kurdu.

Geçmiş olsun kardeş, hayrola? Cemaat komplosu.

O halde?

Cemaatten korunmak için darbeciye varalım, darbeciden korunmak için kumpas kuralım, kumpası boşa çıkarmak için MİT’e başvuralım, MİT’in tuzağını paralele havale edelim, paraleli Ergenekon’la çözelim, Ergenekon’u faiz lobisine bırakalım, faiz lobisini çözüm karşıtlarına yedirelim, çözüm karşıtlarını liberallere tepeletelim, liberalleri ulusalcılarla haklayalım, ulusalcıları dincilere teslim edelim, dincileri emperyalizme jurnalliyelim…

Sonra da soralım. Acaba bu halk neden olayları çekirdek çitleyerek izliyor diye…

Neden olacak, mağduriyetten!

Bu köşenin yazarı da mağdur durumdadır. Laisizme karşı mücadelenin genç ve yeminli militanı Osman Can’ın Gülen cemaatini “laiklik karşıtı” diye nitelediği Financial Times’daki makalesiyle birlikte üç gramlık aklı da gidivermiştir. Yazısını kısa kesip Mümtazer Türköne, Mehmet Altan, Ergun Babahan, Yiğit Bulut gibilerinin 4-5 yıl önce yazdıklarını okuyarak tedaviye başlamıştır. Soldan sağa, memlekette omurgasızların ne kadar bol olduğunu hatırlayınca, kaldığı yerden devam edecektir.