Karar anı

Siyasal İslam’ı takip edebiliyor musunuz? “Onlar gerçek Müslümanları temsil etmiyor” diyenler çıkabilir. Bu ayrı konu. Dini siyasete bulaştırmayacaktınız o zaman!

İnsanların inanç ve ibadet özgürlüğüne dokunulmasın, din ise siyasete, kamusal alanın düzenlenmesine karıştırılmasın. Biz bunu isteriz.

Evet ne diyorduk, izliyor musunuz?

Tunus’tan Suriye’deki teröristlere “seks hizmeti” vermek için cihada götürülen genç kadınları? Havan topunu ateşlerken, uçaksavarla ateş ederken, röportaj verirken her cümlenin başında “Allah büyüktür” diyen ÖSO’cuların, El-Kaidecilerin esirlerin kafasını keserken nasıl kendilerinden geçtiğini? Suriye sınırında siyasal İslam’ın elindeki devlet eliyle yürütülen kimyasal silah ve para transferini? Olup bitenleri çarpıtıp sağa sola çamur atan siyasal İslam’ın medyadaki temsilcilerini? Dünyaca ünlü bir müzisyene saçma sapan bir suçlamayla ceza vermekte ısrar eden siyasal İslam’ın yargısını?

İzliyorsunuz da mayınlı arazide dolaşmak istemiyorsunuz bir olasılık!

Çünkü işin içine kutsal değerler giriyor, dokunamıyorsunuz. Siz ona dokunamıyorsunuz, o size dokunuyor!

Oysa ne alakası var?

Hangi kutsal değer? Dolar bazında cihat, ABD inayetiyle hükümet, uyuşturucu trafiğiyle bereket!

“Bu nasıl ibadet” diye sorana da ya yargı ya mahalle baskısı…

Burada tartışılan, bütün bu olup bitenlerin İslam’la gerçekten bir ilişkisi olup olmaması değildir. Burada işaret edilen, siyasal alanın dinselleştirilmesinin siyaset ve hukukun büsbütün kuralsızlaştırılmasına yol açacağıdır.

“Ben bir Allah’a, bir milletime hesap veririm” diyen bir siyasetçi, kuralsız davranacağını ilan etmiştir bir kere… Kutsal değer, adı üzerinde kutsaldır, dokunulamaz. Herhangi bir toplumsal tutum ya da davranış, inanç gereği olarak açıklanabildiği andan itibaren modern anlamda siyaset kurumu iflas etmiş demektir.

Bunu kabullenerek devam edebilirsiniz. Söz gelimi, zorba bir iktidarın en güçlü yanının onun din adına hükmetmesi olduğundan hareketle işin o kısmına girmez, gözlerinizi kapayabilirsiniz. “Diğer başlıklar”, zorba iktidarın hakkından gelmek için fazlasıyla yeterlidir.

Böyle düşünürsünüz, sonra kıç üstü oturursunuz.

Çünkü, bir kez siyasal ve toplumsal yaşamda dinselleşmeyi görmezden geldiğiniz andan itibaren, sürece saygı duymanız kimseyi tatmin etmemiş, ortaya çıkan yeni kurallara (yani kuralsızlığa) uyum sağlamanız istenmiştir.

Şimdi…

Karar anı çoktan geldi çattı. Haziran Direnişi insanları uyandırır, Türkiye’deki aydınlanmacı birikimin boyutlarını herkes fark eder, iktidarın en güçlü tarafının aynı zamanda onun en zayıf yanı olduğu fark edilir diye düşünmüştük. Yine becerdiler, Gezi’deki fotoğrafı göz göre göre tahrif edip, üzerine liberalizmin gölgesini düşürdüler. Sanki memleketin aydınlanmacı damarından milyonlar akıp sokağa çıkmamış gibi!

Birikime bir şey olmadı, duruyor, hatta güçleniyor ama sol siyasetin de daha etkili bir biçimde hareket etmesi gerekiyor. Çok açık bir şey, inançlar bir arada yaşar, sosyalizm inançla, ibadetle barış içinde yaşar ama siyasal düzlemde dinselleşmeyle bir arada yaşanmaz!

Bu gerçek ışığında karar anı!